Kırım Tatar Türklerinin üçüncü sürgün dönemi başladı. Rusya ile Ukrayna arasındaki savaş nedeniyle Rusya da ilan edilen belli yaş aralığındaki erkeklerin askere alınma kararı nedeniyle savaştan kaçan Rusların dışında, soydaşlarına karşı savaşmak istemeyen Kırım Tatar Türkleri de binbir zorlukla farklı ülkeler üzerinden Türkiye ye gelmeye çalışıyor.
Ukrayna'da Ruslara karşı savaşan Kırım Tatar Türk Taburu olması, Kırımlı Tatar Türk gençlerinin savaşmak istemeyişinin en büyük nedeni. Akrabalarına, soydaşlarına karşı savaşmak istememeleri kadar normal bir talebin Ruslar tarafından kabul görmemesi kaçışları hızlandırmaktadır.
Tarihte ilk Rus sürgününü Çarlık Rusyası’nda Çariçe Katherina döneminde,ikincisini 1944 yılında Stalin döneminde yaşayan Kırım Tatar Turklerinin yaşadığı üçüncü zulüm dönemi Putin in Kırımı 2014 yılında ilhak etmesi ile başladı. Bu zulmün en üst noktaya ulaşması ise Ukrayna ile yapılan savaş nedeniyle zorunlu askere alınma ve cepheye gönderilme kararı sonucu işin fiiliyata dönüşmesidir.
Kırım Tatar Türk sivil toplum kuruluşlarının birlik olamaması, bir kısmının Rusya yanlısı, bir kısmının ise Ukrayna yanlısı politika izlemesi ,oluşan olumsuzlukları tek bir ağızdan, güçlü bir şekilde ifade edememeleri sonucunu ortaya çıkarmaktadır. Rusya ile iyi ilişkileri sürdürme adına bu konuda Devletimizin resmi ağızlarından bu konuda bir düşünce ifadesi ile karşılaşmadık.
Diplomatik olarak resmi açıklamaların yüzeysel de olsa kınama türünden yapılması, Kırım Tatar Turklerinin yalnız olmadıkları hissine kapılmalarını ve moralleri yükselteceği aşikardır. Esas yapılması gereken ise kendi soydaşlarına, akrabalarına karşı savaşmak istemeyen ve Türkiye ye ulaşan Kırım Tatar Türklerine, ikamet izni,barınma ve diğer insani ihtiyaçlarını karşılamak için yardım yapılması ve işlemlerinin kolaylaştırılmasının sağlanmasıdır.
Ülkemize elini kolunu sallaya sallaya giren ve yanlarında valizleri bile olmayan Afganlar ile kendi ülkelerini savunmayıp Ülkemizde Devlet imkanları ile rahat bir şekilde yaşayan Suriyeli göçmenlerin durumu ortada iken bizim için onlardan binlerce kere daha önemli olan bu soydaşlarımız için Devletimizin bir an önce ciddi bir şeyler yapması,Kırım Tatar Türk Derneklerinin de artık ayrışmak yerine,sapkalarını önlerine koyup yapmaları gerekenin, Rus veya Ukrayna yanlısı olmak değil birleştirici olmalarının bilincine varmak olduğunu anlamalıdırlar.
Ahmet Türk gibi bir adamın, Alaaddin Çakıcı nın hapisten çıkarılmalarını bir konuşması ile sağlayabilme gücüne sahip MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli nin bu konuda yapacağı çok fazla şey olduğuna eminim. Aslında kuruluş amacı, tüzüğü, bütün felsefesi ve ideolojisi Türk Milliyetçiliği üzerine kurulu bir partinin böyle bir konuda müdahil olmaması düşünülemez bile. Buradaki en büyük endişe, dünyada birçok ülkenin altındaki amaçları farklı bile olsa Çin in Uygur Türklerine halen uyguladığı zulmü protesto eden deklerasyona Türkiye nin imza atmayışına karşı MHP den bir itiraz gelmemesi bizleri endişeli düşüncelere sevk etse de, MHP nin duyarlı davranacağını düşünüyor ve ümit ediyorum. Kuruluş amaçlarını, gayelerini deklare ederek siyasette yer bulan partilerin amaçları dışına çıktığında seçmen tarafından cezalandırılacağını herkes bilir.
CHP nin çok yakın zamana kadar asla iktidar olamayacak ,daima muhalefette hatta bazen TBMM nin dışında kalan bir parti olarak görülmesinin en büyük sebebi bence 12 Eylül 1980 öncesindeki yapısından kaynaklanmaktadır.
12 Eylül 1980 öncesi MHP ve CHP kuruluş amaçları açısından incelendiğinde, CHP Devletin bizzat kendisi tarafından, Devleti korumaya ve rejimi devam ettirmeye yönelik bir amaca hizmet etmesi için kurulmuşken, aşırı sol hatta sosyalist grupların istilası ile Devletin en azından rejimini değiştirmeye çalışan bir parti haline geldiği görülecektir. Bunun en net emaresi, o dönem CHP Genel Başkanı olan Bülent Ecevit in Atatürk ve Devrimcilik kitabında,Bulgaristan,Romanya,Macaristan gibi ülkelerdeki gibi kanlı bir geçişe ihtiyacımızın olmadığı, demokrasi sayesinde CHP iktidarı gerçekleştiğinde kapının tokmaginin çevrilmesinin yetecegi yönündeki ifadesidir. MHP ise CHP nin kuruluş felsefesinin tam tersi niyetle kurulmuş, sistemi Türk Milliyetçiliği ideolojisine uygun bir hale getireceğini,dokuz ışık ilkeleri çerçevesinde hareket edeceğini, tarım kentleri kuracağını, ekonomiyi de bu anlayışa uygun dizayn edeceğini belirtmişti. Ancak CHP nin Devlet düzenini,sistemi sosyalizme doğru götürmek istemesi nedeniyle, değiştirmek istediği rejimi korumaya yönelmiştir. Yani şartların değişmesi, siyasi partilerin de ana felsefeleri değiştirmektir.
Şimdiki MHP nin AK Partiyi sonuna kadar desteklemesi, kendi seçmenine, hatta yöneticilerine izah edemeyeceği bir şekilde bu desteği sürdürmesi, "eğer bu desteği MHP vermezse AKP bu sefer de HDP ile ortaklık yapar ve bu Ülkemiz adına onulmaz yaralar açabilir" düşüncesini savunan kişilerin dediği gibi olsa bile, MHP nin bazı konularda mesela Ahmet Türk ün hapisten çıkarılması gerektiğinin dillendirip bunun gerçekleşmesinin sağlandığı gibi Kırım Tatar Türkleri nin,Uygur Türklerinin,Batı Trakya veya Kerkük Türklerinin problemleri karşısında, Hükumet üzerindeki yaptırım gücünü kullanarak çözüme katkı sağlanmasının hem uygun olacağını hem de Devletimizin Genel politikalarına uygun düşeceğini düşünüyorum.
Gerek kendi vatanımızda yaşanan, yanlış göç politikaları sonucunda oluşan durumların telafisinde, gerekse Türkiye dışında anavatanları olan yerlerde yaşayan soydaşlarımız için gerekenler yapılmaz ise katlanması ve düzeltilmesi çok zor durumlar yaşarız. Mesela beş yıl sonra 10-15 Suriye kökenli ,birkaç tane Afgan kökenli milletvekilinin TBMM de olması,Kilis,Hatay,Mersin gibi illerimizin Bağcılar, Başakşehir gibi ilçelerin Belediye Başkanlarının Suriyeli olması gidişatın değişmemesi halinde inanın sürpriz olmayacak gibi görünüyor. Zafer Partisi Genel Başkanı Prof.Dr.Ümit Özdağ ın bu konulardaki endişeleri tamamen yersiz değildir. Ümit Özdağ ın Harp Akademileri Komutanlığında Kurmay Subay adaylarına ve Polis Akademisinde üst düzey emniyet mensuplarına yıllardır ders veren bir Hoca olduğu gözönüne alındığında göçmenler konusunda verdiği bilgilerin,endişelerinin bir karşılığı olduğunu düşünüyorum.
Soydaşlarımızın desteklenmesi ,gerekli yardımların yapılması, bulundukları, vatandaşı oldukları ülkelerde güçlü olması için Devletimizin buna uygun politikalar izlemesi bizler için hem soydaşlık, hem insani bir görev olmasının yanında uluslararası arenada en içten destek alabileceğimiz bir durumun ortaya çıkmasına vesile olacaktır.