Ülkemizdeki siyasi hayatı, yaşınız kaç olursa olsun geriye dönük hatırlamaya çalıştığınızda, somut önerilerle iktidara geldiğinde neler yapacağını, altını doldurarak anlatan siyasi parti sayısının yok denecek kadar az olduğunu görürsünüz. Yaşı itibariyle 1983 yılını yaşayarak hatırlayabilenlerin ,televizyonlarda Turgut Özal'ın cross kalemini sallayarak iktidarlarında neleri nasıl yapacağını sakin sakin öğrencilerine ders veren öğretmen edasıyla anlatmasının dışında pek bir örnek aklımıza gelmiyor.
Bunun bana göre iki sebebi olabilir.
Birincisi, siyasi partilerin çok ciddi bir gelecek planlamasının olmaması, planlama ve program yapmak yerine ,şikayet edilen hususları ortadan kaldıracağını beyanla geçiştirerek somut çözümler sunamaması, veya tenezzül edip böyle bir şeye gerek bile duymaması,
İkincisi, günlük siyasi tartışmalar içinde karşılıklı atışmalarda sesi kimin gür çıkıyorsa veya toplumun hafızasının çok güçlü olmamasına güvenerek yalanı en çok kim söylüyor ise onun kamuoyu nezdinde tercih edilen olduğu fikrinin siyasetçilerce kabul görmesidir.
Bütün bunların oluşmasının en önemli nedeni aslında Devletin bir politikasının olmamasından kaynaklanmaktadır. Devlet politikası oluşturulabilmiş olsa, siyasetçilerin yapabilecekleri, Devletin politikalarının en iyi şekilde uygulanacağı programları halka sunarak beğeni aldığı ölçüde iktidar olunabilmis olsa hersey daha farklı olurdu.
80’li ve 90’lı yıllarda İtalya'daki farkli siyasi düşüncede olan 8 veya 9 partili koalisyonlar ile ancak hükumetlerin oluşturulabilmiş olduğunu hatırlarsınız. Burada en önemli unsur, çok partili ve kısa süreli hükümetler kurulmasına, gensorular veya erken seçimlerle bu hükümetlerin çarçabuk yıkılmasına rağmen, sağlam devlet politikasının en önemli göstergesi olan Başbakanlık Müsteşarının 15 yıl gibi uzun bir süre görev yapmasıdır.
Seçimlerin yaklaşması nedeniyle gerek iktidar gerekse muhalefet kanadı da fiilen oluşan realiteyi görerek ona göre pozisyon almaya çalışması ,bizde de belki çok zayıf olan devlet politikası oluşmasına sebep olabilir diye düşünüyorum. Böylece bu zayıf yönümüzü kısmen de olsa bertaraf eden binlerce yıllık devlet geleneğimiz ile devlet aklımıza olan yükü azaltacaktır.
İktidarın, halkın yaşadığı ekonomik sıkıntılar ile dış politikalardaki yanlışlıkların düzeltmeye çalışmak için gösterdiği çabalar, CHP’nin ise muhafazakar seçmen ile ilgili yaptığı açıklamalar, orta yol bulma ile ilgili olumlu adımlardır. Ülkenin gerçekleri ne ise ona göre politikalar oluşturmak, bunları bir bütün haline getirmek Devlet politikasının temelini oluşturur. Böyle bir gidişat, herkesin kendine çeki düzen vermesi gerektiğini ve şapkamı koysam kazanırım mantığının gerçekçi olmadığını gösterir.
Her siyasi parti ,oluşum ne yapacağını ve nasıl yapacağını net bir şekilde anlatmalıdır. Halkın tercih yaparken futbol takımı taraftarı gibi fanatik bir şekilde tarafgirlik içinde olmayacağını siyasilerin artık anlaması gerekmektedir. İktidar yanlısı seçmen ekonomik krizin ağırlaşarak sırtına binmeye devam edeceğini bile bile asla bir daha oy vermez. Aynı şekilde iktidar olursa muhalefetin de bunlar bu işi beceremez mantığı seçmenden oluşursa, gidişata bir değişiklik olmayacağını, muhalefetin iyi bilmesi lazımdır.
Bu seçimlerde İYİ Partinin rolü kim ne derse desin oldukça etkili olacaktır. Yıllarca MHP nin sahip olduğu, sağ seçmenden alabileceği yüksek oranlı oy potansiyelini kullanmak istememesi ve/veya mevcut iktidar lehine bu imkandan feragat etmesini eğer ki İYİ Parti akıllıca değerlendirirse anahtar onlarda olacaktır.
Diğer partiler kendi yollarında gitmek için farklı alternatifleri değerlendirerek menfaatlerine en uygun olanını, programları,söylemleri veya ideolojileri ne olursa olsun tercih edeceklerdir ve inanın ki her ihtimale karşı cevapları şimdiden hazırdır bile.
Bu partilerden tek farklı olanı Prof.Dr.Ümit Özdağ'ın Zafer Partisi' dir. Söylemleri ile fiiliyatları uyumlu plan tek parti oldugu söylenilebilir. Türk Milliyetçisi bir aileden yetişen ve bu konuda taviz vermek istemeyen Ümit Özdağ, inandığını gerçekleştirmek için ırkçı, faşist vb suçlamalara aldırmadan doğru bildiği yolda ilerlemek istediğini her fırsatta dile getirmekten çekinmiyor. Birçok siyasinin ama,fakat diyerek kem küm ettiği konularda net bir şekilde düşüncelerini ifade ediyor. Böylesi bir tutarlılık, Rahmetlik Muhsin Yazıcıoğlu'ndan bu yana çoğu siyasetçi de olmayan bir durum.
Sonuç olarak ,gelecek seçimler, halkın istekleri talepleri doğrultusunda neyi nasıl yapacağını net olarak ortaya koyacak siyasi oluşumların seçmen tarafından ciddi bir şekilde değerlendirileceği, düşüncelerini samimi bir şekilde ifade edenleri de mükafatlandıracak bir seçim olacaktır.