Ankara semalarında bu aralar hava durumu adeta bir kumar masası gibi. Beş dakika öncesine dair hiçbir garanti yok. Gözünüzü bir açıyorsunuz, bardaktan boşanırcasına bir yağmur... Tam "Eyvah, bütün planlar suya düştü" diye düşünürken, bir de bakıyorsunuz ki güneş tüm parlaklığıyla yüzünü gösteriyor. Nisan ayının bu meşhur kararsızlığı, başkentlileri şaşırtmaya ve hafiften de tedirgin etmeye devam ediyor.
Hani derler ya "Nisan yağmuru altın değerinde", evet belki öyle ama bu kadar ani ve sık değişimler insanı hazırlıksız yakalamıyor değil. Sabah evden çıkarken "Hava güzel, ince bir ceket yeter" diye düşünüyorsunuz, öğlene doğru üzerinizden sanki bir kova su boşaltılmış gibi oluyorsunuz. Ardından, öğleden sonra o ceketi tekrar sırtınıza geçirip gözlerinizi güneşten kaçırmak zorunda kalıyorsunuz.
Bu durum, özellikle plan yapmayı seven Ankaralılar için tam bir çile. Piknik mi yapsak, açık havada mı otursak, yoksa en iyisi kapalı bir mekanda mı takılsak? Her karar, beş dakika sonra değişebilecek bir hava durumu ihtimaliyle gölgeleniyor. Meteoroloji tahminleri bile bu hızlı değişimlere yetişmekte zorlanıyor gibi. Sanki Ankara nisan ayında kendi başına buyruk bir hava yaratmaya karar vermiş.
Bu karışık hava durumu, beraberinde bazı komik durumları da getiriyor elbette. Yanında şemsiye, güneş gözlüğü ve hatta belki de ince bir mont taşıyan Ankaralılar görmek artık sıradan bir manzara. Sanki her an her türlü hava koşuluna hazırlıklı olmak gerekiyor.
Nisan ayının bu "bir iyi bir kötü" oyunu, doğanın da bir parçası aslında. Kışın soğuk yüzünü yavaş yavaş silmeye çalışan baharın, bazen ne istediğine karar verememesi gibi. Belki de bu ani değişimler, doğanın bize "Her şeye hazırlıklı olun" mesajıdır.
Sonuç olarak, Ankara'da nisan ayında hava durumuna güvenmek biraz riskli bir iş. En iyisi mi, yanınıza her türlü hava koşuluna uygun bir şeyler alın ve günün sürprizlerine hazırlıklı olun. Ne de olsa Ankara'da hava durumu, beş dakika sonra ne olacağı belli olmayan bir macera gibi...