Bugün sizlere küresel sorunlar içerisinde çok önemli bir yere sahip olan iklim değişikliğinden söz etmek istiyorum. Bu konuyu tercih etmeye beni iten köylerde gerçekleştirilen yağmur duası ritüelleri oldu. Bilimin her geçen gün öneminin anlaşıldığı günümüzde üretilen çevre politikalarının bilimden yana olması gerekliliği de ortaya çıkan sorunlarla birlikte daha çok anlaşılıyor.
Doğa ona düşman olanları cezalandırıyor demeyeyim de gerçeklerle yüzleştiriyor. Çevre talanları doğaya karşı işlenmiş en büyük suçlardan biridir. Ve bu talan insan hayatının devamlılığını da baltalamaktadır. Evet tekrar başa dönersem, ‘iklim değişikliği nedir?’ sorusuyla başlayabilirim.
İklim değişikliği, atmosferdeki sera gazlarının artmasıyla birlikte, gezegenimizin ısınması hızlanmakta ve sonuçları giderek daha belirgin hale gelmesi demektir. Kar yağışının hemen hemen hiç olmadığı bir kış mevsimini geride bıraktık. Mart sonunda yağan kar bile yağmadı diyebiliriz. Nisan ayı sona ererken de kırk ikindi yağışlarını göremedik. İlkbahar ve yaz aylarında başlayan ve hava sıcaklıklarının değişkenlik göstermesiyle oluşan bu yağışlar yağmayınca en çok çiftçinin yüzü asıldı...
Bilim insanları iklim değişikliğinin en önemli nedeninin insan faaliyetleri olduğunu söylüyor ve uyarıyor her fırsatta... Bilim insanları, sanayileşme sürecinde yayılan sera gazları, tarımın ve enerji üretiminin artması, ormansızlaşma ve fosil yakıtların kullanımı gibi etkenlerin, atmosferdeki karbondioksit seviyelerini artırdığını ve bunun da sera etkisiyle birlikte dünya sıcaklıklarının yükselmesine neden olduğunu ifade ediyor.
Evet ediyorlar, ediyorlar da ne oluyor. Dikkate alınıyor mu hayır alınmıyor. İklim değişikliğinin etkileri her geçen gün daha fazla hissediliyor ve felaketlere neden oluyor. Ne gibi felaketlerden bahsediyor? Artan sıcaklıklar, kuraklık, sel, fırtına ve orman yangınları gibi doğal afetlerin sıklığı ve şiddeti artıyor. Bunun yanı sıra, deniz seviyelerinin yükselmesiyle birlikte kıyı şeritlerinde erozyon ve seller meydana geliyor, yaşam alanları ve tarım arazileri tehlikeye giriyor.
Peki o zaman şimdi iklim değişikliği ve tarım arasındaki ilişkiye çevireyim yönümüzü... İklim değişikliği, tarım sektörünü önemli ölçüde etkileyen küresel bir sorundur. Tarım, iklim değişikliğinin hem nedenlerinden biri hem de bu durumdan etkilenen sektörlerden biridir. Toprak sağlığını, su kaynaklarını ve bitki yetiştirme koşullarını doğrudan etkileyen iklim değişikliği, gelecekte gıda güvenliği ve tarımsal üretim üzerinde ciddi tehditler oluşturuyor.
En çok da insan eliyle yapılan yanlış uygulamalar sonucunda meydana gelen iklim değişikliğinin tarım üzerindeki etkileri çeşitli şekillerde ortaya çıkıyor. Artan sıcaklık ve kuraklık, tarım arazilerinde verimliliği azaltıyor ve su kaynaklarını tehdit ediyor. Kuraklık, tarım ürünlerinin yetiştirilmesini zorlaştırırken, aşırı yağışlar ise erozyon riskini artırıyor. Kısaca doğanın dengesi bozuluyor. Yağmur ya hiç yağmıyor ya da öyle bir yağıyor ki hiçbir fayda sağlayamıyor, zarara neden olabiliyor. Bu durum da tarım sektöründeki gelir kayıplarına ve gıda üretiminde düşüşlere yol açıyor.
Peki ne yapmalı nasıl etmeli de bu duruma karşı bir önlem alınmalı? Uzmanlar tüm bu tehditlere rağmen, tarım sektörünün iklim değişikliğiyle mücadelede önemli bir rol oynayabileceğini söylüyor. Sürdürülebilir tarım uygulamaları, toprak ve su kaynaklarının korunması, iklim dostu tarım tekniklerinin benimsenmesi ve çeşitlendirilmiş üretim sistemlerinin teşvik edilmesi gibi adımlarla tarımın iklim değişikliğine uyum sağlamasının mümkün olabildiğini ifade ediyorlar. Ayrıca, tarım sektöründe temiz enerji kullanımının teşvik edilmesi ve sera gazı emisyonlarının azaltılmasına da dikkat çekiyorlar.
Evet yazımın başında da bahsetmiştim... Beni bu konuyu yazmaya iten köylerimizde çiftçilerin yağmur duasına çıkması oldu... En son Ankara Polatlı’nın İnler Köyü’nde çiftçiler geniş bir katılımla ve organizasyonla yağmur duasına çıktılar. Dilerim duaları kabul olur. Köyün sosyal medya hesabında paylaşılan fotoğraflar, çiftçinin yaşadığı sıkıntının, durumun ciddiyetini de gözler önüne sermesi açısından önemli diye düşünüyorum.
Ancak birincil öncelik tabi ki iklim değişikliği karşısında sürdürülebilir tarım politikaları üretebilmektir. Ve bu politikaların üretilebilmesi için yöneticiler üzerinde gereken baskıyı kurabilmektir.
Çünkü tarım olmazsa yaşam olmaz... İklim değişikliği tarımı ciddi şekilde etkileyen ve gelecekte gıda güvenliğini tehdit eden bir sorundur. Ve bu sorun ancak ve ancak bilinçli politikalar, yenilikçi uygulamalar ve uluslararası iş birliği ile tarım sektörünü bu tehditlere karşı dirençli hale getirerek ve toprağımızın geleceği güvence altına alınarak çözülebilir.