Ramazan Bayramı’na sayılı günler kaldı. Bayram öncesi hazırlıklar hız kazanırken, geleneksel bayram lezzetleri; lokum, çikolata, şeker ve kahve raflarda yerini aldı. Ancak ekonomik kriz, hem vatandaşın hem de esnafın cebini vurmuş durumda. Bayram alışverişi artık eskisi gibi coşkuyla yapılmıyor, masalar eski zenginliğini kaybediyor...
Her yıl olduğu gibi yine “Nerede o eski bayramlar?” demeye başladık. Gerçekten de, o eski bayramların tadı kalmadı. Çocukluk yıllarımızda yaşadığımız o eşsiz bayram atmosferini düşündüğümüzde, bugünlerden eskisi gibi keyif alamıyoruz. Sürekli bir özlem, iç çekiş ve geçmişe duyulan hasretle anıyoruz o günleri...
Peki, neden böyle oldu? Sadece ekonomik şartların zorlaşması mı, yoksa çocukluğumuza duyduğumuz özlem mi? Eskiden geniş aile sofralarında bayramları kutlarken, şimdi çekirdek hatta bireysel bir yaşama doğru sürükleniyoruz. Bayram; Sevdiklerimizle bir araya gelmek, birlikte gülmek, paylaşmak ve o dayanışmayı hissetmek değil miydi? Belki de eski bayramları özleten şey, sadece maddi imkânlar değil, kaybolmaya yüz tutan bu duygular…
O eski bayramları yaşatmak elimizde. Bayramın ruhunu sadece alışverişte ya da sofrada değil, kalplerde ve insan ilişkilerinde yeniden canlandırmak gerek. Belki o zaman, eski bayramları yeniden bulabiliriz.