Yine Ramazan ayı bütün bereketiyle geldi ve geçti. Her bayram yaklaştığında hep aynı cümle düşürürüz dilimize: "Nerede o eski bayramlar?" Peki, gerçekten eski bayramları bu kadar özel kılan neydi? Zaman mı, insanlar mı, yoksa biz mi değiştik?

Büyüklerimizin de çok sık dillendirdiği o ‘eski bayramlar’ neymiş dönüp bir bakalım. Eskiden bayram sabahları annelerimizin mis gibi kokan mutfağında başlardı gün. Sabah erken kalkılır, en güzel kıyafetler giyilir, baba evdeki herkese bayram harçlığı dağıtırdı. İlk iş olarak büyüklerin elleri öpülür, hayır duaları alınırdı. Şimdi ise bir mesajla "Bayramın mübarek olsun" diyerek görevi tamamlamış sayıyoruz kendimizi. Bayramlık alışverişi ise bir başka heyecanlıydı. Alınan o bayramlığın gece boyu hayali kuruluyordu. Yatağımızı baş ucunda bayram sabahı giyileceği hayal edilirdi. Bayram sabahı oldu mu da çok büyük bir heyecanla büyükler gezilirdi.

Mahallede çocuklar kapı kapı dolaşıp şeker toplar, her eve gönül rahatlığıyla girerdi. Oysa şimdi kapılar kapalı, çocuklar ise tabletleriyle meşgul. Bir zamanlar bayram demek, aile büyüklerinin yanına koşmak, kalabalık sofralarda neşe içinde yemekler yemekti. Şimdi herkes ya tatil planları yapıyor ya da sosyal medyada bayram paylaşımlarıyla gününü tamamlamaya çalışıyor.

Peki, eskisi gibi olamaz mı? Bayramların ruhunu geri getirmek bizim elimizde. Sevdiklerimizi ziyaret etmek, büyüklerimize zaman ayırmak, çocuklara bayram coşkusunu hissettirmek için biraz daha çaba sarf edebiliriz. Günün sonunda, bayramları güzelleştiren şey zamandan bağımsız olarak sevgimiz, paylaşımımız ve özlemimizdir.

O zaman belki de sormalıyız kendimize: "Eski bayramlar nereye gitti?" Cevap aslında çok basit. Eski bayramlar, biz onları yaşatmaya devam edersek, bizimle olacak.

Öyleyse herkese iyi bayramlar….