Geçtiğimiz günlerde sosyal medyada gezerken karşıma dizinin kısa bir kesiti denk geldi. Dizi oyuncu karşısındaki kişiye "yazının icadı mı yoksa yapay zekanın keşfi mi önemli" sorusunu yöneltti. Bu soru
benim dikkatimi çekti. Aslında ilk bu soru sorulduğunda tabii ki de yazının icadı diye düşündüm fakat, ikisi arasında bir kıyaslama yaptığımda dönemsel ve teknoljik farklar olduğunu ve o dönemlere göre
kıyaslama yapmam gerektiğini düşündüm. Her ikisini karşılaştırdığımda ise aklıma şu soru geldi. Yazı bulunmasaydı yapay zeka keşfedilebilir miydi?
İnsanlık tarihi boyunca iki devrimsel adım vardır ki, biri geçmişi başlatmış, diğeri ise geleceği baştan yazmak için geliyor. Yazının icadı mı yoksa yapay zekanın keşfi mi daha önemli sorusunun cevabı çoğu kişiye göre değişebilir. Atalarımız "söz uçar yazı kalır" demiş. Yazı insanın hafızasını kağıda dökme çabasıydı. Yazının icadı insanı insan yaptı. Bu icat ile toplum sadece konuşan değil, düşünen ve biriktirebilen bir varlık haline geldi.
Ama şimdi karşımızda, insanın yazdığı her şeyi okuyabilen, analiz edebilen ve hatta bazen daha iyisini yazabilen ikinci bir zeka var. Yapay zeka. Bilgiyi unutmayan, sorgulayan, öneren, tahmin eden kısacası dijital bilinç diyebileceğimiz yeni bir keşif. Üstelik sadece okuyup anlamıyor, yazıyor, çiziyor, besteler yapıyor. Ancak bu iki icadı karşılaştırmamıda fark oluşturan bir durum var. Yazıyı insan keşfetti, yapay zekâyı ise insanlık ortaya çıkardı. Yazı insanı anlatır, yapay zeka ise insanın ne olduğunu sorgulatır.
Kısacası, yazının icadı insanlığı başlatırken yapay zekanın icadı insanı dönüştürüyor.