Bir ülkenin en büyük gücü tankları, binaları ya da doğal kaynakları değil, onu ileriye taşıyacak olan insan gücüdür. Bu insan gücünün en dinamik kısmını ise gençler oluşturur. Ancak son yıllarda Türkiye’de
gençler, geleceklerini başka ülkelerde aramaya başladı. Bu durum, yalnızca bireysel tercihler bağlamında değil, Türkiye’nin geleceği açısından da ciddi bir sorgulamayı beraberinde getiriyor.
Ülkemizin önemli isimleri her zaman Türk gencinin farklı ülkelere gidip oranın kültürünü öğrenmelerini
gittikleri ülkede kendilerini geliştirip tekrardan ülkelerine dönüp, öğrendikleri bilgilerle vatananına hizmet etmesini önerir fakat, gençler artık gidip gelmemeyi tercih ediyor. Türkiye'de okumuş, yabancı dil bilen, teknolojiyle iç içe büyüyen bir kuşak, hayal ettikleri hayatı kurmakta zorlandıklarında, gözlerini daha umut vadeden ülkelere çevirir duruma geldi. Bu göç sadece "beyin göçü" değil, aynı zamanda bir hayal göçüdür. Gençler, Türkiye’de hayalini kurdukları geleceği inşa edemeyeceğini düşündüğü için, başka
yerlerde bir başlangıç yapma hayaliyle yola çıkıyorlar. Yani aslında ülkenin kalkınmasında rol alabilecek en donanımlı kuşak, başka topraklarda yeşermeye çalışıyor.
Gençlerin biten umudunu Türkiye sınırları içinde yeşertebilmek devletin, toplumun ve bireylerin ortak sorumluluğudur. Aksi takdirde ülkemiz sadece gençlerini değil, geleceğini de başka ülkelere kaptırabilir. Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün şu sözünü unutmamak gerekir: "Ey yükselen yeni nesil! Cumhuriyet’i biz kurduk, onu yükseltecek ve yaşatacak sizlersiniz." Eğer bu yeni nesil başka
ülkelerde yaşıyorsa, geleceğin Türkiye’sini kim yükseltecek?