Türkiye'nin dört bir yanında, mevsimlik tarım işçiliği bir gerçeklik olarak karşımıza çıkıyor. Bu gerçekliğin en acı verici yüzlerinden biri ise çocuk işçiliği. Henüz çocukluklarını yaşayamadan, tarlalarda ter döken, elleri nasır tutmuş bu çocuklar, geleceğin kayıp nesilleri olma tehlikesiyle karşı karşıya. 

Mevsimlik tarım işçiliği, ailelerin ekonomik zorlukları nedeniyle çocuklarını tarlaya götürmek zorunda kaldıkları bir durum. Geçtiğimiz hafta Polatlı’nın Şabanözü Köyü’ne Şanlıurfa’dan gelen mevsimlik tarım işçilerini ziyaret ettim. Kadınlar ve çocuklarla gerçekleştirdiğim mülakatlarda işittiklerim sorunun boyutunu daha derinden anlamamı sağladı.  

Çocuk işçiliği bir tek Türkiye’de değil dünyada bir sorun olması nedeniyle küresel bir özellikte. Ama bu sorun çözümsüz değil, asla değil... 

Batı Avrupa ülkeleri ve Amerika Birleşik Devletleri hem mevsimlik tarım işçilerinin hem de çocukların bu alanlarda çalışmak zorunda oluşuna karşı sert uygulamalarla çözüm bulmuş durumdalar. Peki biz neden bulamıyoruz?  

Görüştüğüm çocuklardan 12 yaşındaki Fevzi ve diğer çocukların dediklerini aktarayım size: “Sabah kalkıyoruz. Tarlaya gidiyoruz. Soğanı yerden kaldırıyoruz. Tek hayalim soğandan kurtulmak. Burada olmasaydım okulda olmak isterdim. Ailemiz bu işi yaptığı için eğitimimiz aksıyor. Abi ablalarımız gibi okulu bırakmak istemiyoruz.”  

Doktor, futbolcu, resim öğretmeni, pilot ve daha nicesi olmak istiyorlar... Kuşaklar boyunca sürüp giden bir kangren onların yaşadıkları sorun. Soruna çözüm ise tabi ki devletten gelmeli, sivil toplum başta olmak üzere siyaset arenasındaki muhalefet partileri, barolar, insan hakları alanında çalışan dernekler ve aklınıza gelebilecek herkes bu konudaki çözümsüzlüğe çözüm üretilmesi konusunda baskı unsuru olmalıdır.  

Bu çocuklar, sabahın erken saatlerinde kalkıp tarlalara gidiyor, akşama kadar çalışıyor ve günün sonunda yorgun bedenleriyle evlerine dönüyorlar. Eğitimden mahrum kalan, oyun oynamayı bilmeyen, çocukluklarının tadını çıkaramayan bu çocuklar, adeta büyümeye zorlanıyorlar. 

Tarlalarda çalışmak, bu çocuklar için sadece fiziksel bir yük değil, aynı zamanda psikolojik bir travma. Çocuklar, yaşlarından büyük sorumluluklar üstlenmek zorunda kalıyor ve bu durum onların ruh sağlığını olumsuz etkiliyor. Eğitim hayatlarından kopan bu çocuklar, gelecekte daha iyi bir yaşam kurma hayallerinden uzaklaşıyorlar. Eğitim, çocukların hayal kurma, kendilerini geliştirme ve toplumda bir yer edinme haklarının teminatıdır. Ancak mevsimlik tarım işçiliği, bu hakkı ellerinden alıyor. 

Şimdi size 24 yaşındaki Beyaz Taş’ın dediklerini aktarayım... Beyaz, Şanlıurfa Anadolu Kız Lisesi mezunu bir genç kız. Üniversite giriş sınavlarında felsefe öğretmenliğini kazanıyor ancak eğitimini sürdüremiyor. Hayali bu bölümü okuyup, çift anadal yapıp psikoloji bölümüne geçiş yapmak. Hayallerim de kalmadı artık diye ekleyen Beyaz, mevsimlik tarımda işçi olarak çalışıyor. Annesine babasına yardımcı oluyor. “Mecbur destek olmak zorundayım” diyor.  

Kadınlar ve çocuklar için işin daha ağır olduğunu söyleyen Beyaz, kendini gerçekleştirememiş olmanın üzüntüsünü yaşarken, mevsimlik işçiler için ‘piknik yapmaya gidiyorlar’ diyenlere de şöyle sesleniyor: “Piknik dedikleri güneşin altında saatlerce çalışmak ise o zaman onlar da pikniğe gelsinler.”  

Güvensiz ve sağlıksız çalışma ortamlarında hem fiziki hem de mental açıdan sağlıklarını kaybettiklerini söyleyen Beyaz’ın hikayesi içimi parçaladı açıkçası... Oysa o şimdi öğretmen olmuş ve ailesinin kaderini değiştiremese de kardeşlerini bu hayattan kurtarmış olabilirdi... 

İşte Beyaz’ın da anlattığı gibi mevsimlik tarım işçiliği, sağlık açısından da büyük riskler taşıyor. Çocuklar, uzun saatler boyunca güneşin altında çalışıyor, zararlı kimyasallara maruz kalıyor ve yetersiz beslenme nedeniyle sağlık sorunları yaşıyorlar. Bu durum, çocukların fiziksel gelişimlerini olumsuz etkiliyor ve ileride ciddi sağlık problemlerine yol açıyor. 

Peki, bu durumu değiştirmek için ne yapmalıyız? Öncelikle, çocuk işçiliğini yasaklayan yasaların daha sıkı bir şekilde uygulanması gerekiyor. Yasal düzenlemeler var ancak uygulamada sıkıntılar söz konusu. Bir diğer yapılması gereken de bu ailelerin ekonomik durumlarını iyileştirecek sosyal politikalar geliştirilmesidir. Bu yapılırsa çocukların eğitim hayatına devam etmeleri için gerekli destek sağlanmış olur. Toplum olarak, çocuk işçiliğine karşı duyarlı olmalı ve bu konuda farkındalık yaratmalı, çocukların geleceğini kurtarmalıyız. Bir elin nesi var iki elin sesi var!  

Mevsimlik tarımda çocuk işçiliği, yalnızca bireysel bir sorun değil, toplumsal bir yaradır. Bu yarayı sarmak, hepimizin ortak sorumluluğudur. Çocukların tarlalarda değil, okullarda, oyun alanlarında ve ailelerinin yanında büyümeleri için mücadele etmeliyiz. Çünkü her çocuk, mutlu ve sağlıklı bir geleceği hak eder.