Mustafa Kemal Paşa büyük ümitlerle olduğu kadar çok büyük kaygılarla da gelmişti. Samsun’da yaptığı araştırmaların sonucu ise pek de iç açıcı değildi.

İki gün önce 17 Mayıs 1919’da İngilizler Samsun’a 200 kadar askerini göndermiş, bölgede yaşayan dindaşları olan Rum ve Ermeni çetelerine, belli ki moral ve güç katmak istemişti. Paşa, bu askerlerin başında bulunan 2 İngiliz Yüzbaşısının ise Sivas’a Kontrol Subayı olarak gideceklerini öğrenmiş, Samsun halkını ise bahsi geçen Pontus’çu çetelerden biraz yılgın bulmuştu.

M. Kemal Paşa, Anadolu topraklarının işgalciler tarafından adım adım ele geçirilmesinin başlangıç noktasının, Yunan Ordusunun 15 Mayıs 1919’da İzmir’e çıkması olduğunu biliyor ve ardından da İtalyanların büyük olasılıkla Antalya ve Konya taraflarını istilaya başlayacaklarını ön görüyordu.

Emrinde bulunan Erzurum’da yerleşik 15nci Kolordu Komutanı Kazım Karabekir Paşa’nın kontrolünde bulunan Doğu Anadolu topraklarının korunup, kollanması hususunda da kaygıları vardı.

Sağlık durumu bozuktu. Böbreklerinden rahatsız olduğu için de çok hoşlandığı rakısını yudumlayamıyordu. Ama hasta bile olsa kendisini çok çalışmak zorunda hissediyordu. Karamsarlık da vardı tabi! Bunu nereden anlıyoruz derseniz?

Şimdi gelin Kemal Paşa’nın bağlı bulunduğu Osmanlı Genel Kurmay Başkanlığı’na 22 Mayıs 1919’da çektiği, endişesini dile getiren telgraf raporuna bir göz atalım:

İşgalciler varlığımıza değer vermiyorlar, adeta ülkemizi terk edilmiş bir toprak parçası gibi görüyor, askeri güçlerini diledikleri biçimde yerleştiriyorlar. Sinsice başlayan bu düşman yayılışı, hız kesmeden devam ediyor. Birgün neler oluyor diye Anadolu’ya baktığımızda umarım geç kalmış sayılmayız. Saygılarımla…” diyordu tecrübeli ama içi kan ağlayan ‘kurt bilge’…