Yeni bir haftaya daha başlarken gündemde neler var? Geride bıraktığımız haftadan bu haftaya sarkan konular neler? diyerek başlayalım yazmaya...
Konular çok iç açıcı değil ne yazık ki... Geçtiğimiz haftadan, hafta sonuna sarkan öncelikli başlıklar arasında sokak hayvanları ile ilgili yeni yasal düzenleme var. Sokak hayvanlarının yeni düzenlemede ‘uyutulma’ suretiyle hayatlarına son verilmesi ile ilgili madde toplumda tepkiyle karşılandı. Hayvan hakları savunucuları uzun zamandır bu konuda gardlarını almış bekliyorlardı ki korktuğumuz başımıza geldi.
Geçtiğimiz haftalarda yaz aylarının yaklaşmasıyla sezonluk hayvan sahiplenmelerinin neden olduğu trajediye dikkat çekmiştim. Sokak hayvanları popülasyonunun azalmasına yönelik olarak yapılması gerekenler arasında, çip takılması, hayvan üretiminin denetimden yoksun olması, denetimlerin artırılması, hayvanların metalaştırılması, hediye olarak alınıp satılması, bakamayınca sokağa terk edilmeleri ve daha birçok soruna dikkat çekmeye çalışmıştım.
Şimdi de sokak hayvanlarının uyutularak yaşamdan koparılmasının yasal düzenlemeyle yolunun açılması ihtimali ile karşı karşıya bir durumdayız. İç acıtıcı kabul edilemez bir düzenleme hamlesi karşısında toplumda bir eylemlilik hali ve direngenlik var. İyi ki var... Sokak hayvanları popülasyonunun artmasının önlenmesi ile ilgili başta kamunun atacağı adımlar arasında uyutarak canlara kıymak asla olmamalı. Kısırlaştırma, sahiplendirme, çip uygulamasına ağırlık verilmesi gerekirken planlanan uyutma, ötenazi uygulaması kabul edilemez. Talep, talebimiz bu yanlıştan bir an önce geri adım atılmasıdır.
Evet geri adım atılması talebini dile getirirken, bu tür uygulamaların yasalaşması ihtimali, toplumda zaten sokak hayvanlarına karşı nefret suçları işleyen, bu suçları işlemeye meyilli kişi ve kişileri cesaretlenmesine de neden olduğunu düşünüyorum. Hayvanlara yapılan işkencelerin ardı arkası zaten kesilmezken, bir de devlet eliyle bunun önünün açılmasının, hayvana işkenceye meyillileri de harekete geçirecektir. Zaten cezasızlık süreçlerine şahit olduğumuz hayvanlara karşı işlenen suçlarda, uyutulma meselesiyle önlenemez ve kabul edilemez olayların da meydana gelmesi ihtimalini düşünmek bile istemiyorum. Çünkü eğer devlet sokak hayvanlarını uyutmayı yasallaştırırsa, hayvanlara karşı nefret duygusu besleyen, suç işlemeye eğilimli şahısları kontrol etmek de imkansız olacaktır!
İşin uzanacağı boyut çok derin ve acilen vazgeçilmesi gerekmektedir! Sokak hayvanlarını uyutacağız demek öldüreceğiz demenin kibarcasıdır! Bu yanlıştan dönüşmelidir!
***
Eylemlilik halinden bahsetmeye devam edelim... Cumartesi Anneleri/ İnsanları’nı bilmeyen yoktur kanaatindeyim, varsa da belki bu yazıyı okuyunca öğrenirler kim bilir?
Cumartesi Anneleri, Türkiye'nin toplumsal ve politik tarihinin en trajik ve karanlık sayfalarından birine ışık tutan, gözaltında kaybolan yakınlarını arayan ailelerin oluşturduğu bir hareketin adıdır. 27 Mayıs 1995’te başlayan bu direniş, kaybolan sevdiklerinin akıbetini öğrenme ve adalet arayışıyla Galatasaray Meydanı'nda her hafta toplanan annelerin sessiz, ancak güçlü çığlığıdır.
İlk eylemleri 27 Mayıs 1995 tarihinde olan Cumartesi Anneleri 1000’inci haftaya erişti. Cumartesi günü Taksim Galatarasay Meydanı’nda 1000’inci kez bir araya gelerek taleplerini dile getirdiler: Gözaltında kaybolan yakınlarının akıbetinin açıklanması ve sorumluların yargılanması.
Cumartesi Anneleri'nin hikayesi, adaletin ve insan haklarının savunulması için verilen mücadelenin en güçlü örneklerinden biridir. Bu sessiz çığlık, kayıpların akıbetinin ortaya çıkarılması ve sorumluların yargılanması talebiyle 1000 haftadır yankılanmaya devam ediyor.
***
Yazmaya sebep konular bitmez ama ben bugünkü yazıma son verirken, mesleğe ilk adım attığım süreçte Polatlı’da sahada birlikte gazetecilik faaliyeti yürüttüğümüz bir meslektaşımın hafta sonu başına gelen bir olay nedeniyle yoğun bakımda olduğu haberini aldım.
Polatlı Esnaf ve Sanatkârlar Kredi ve Kefalet Kooperatifi’nde görevli olan meslektaşım Yunus Emre Ovacık’ın bir an önce sağlığına ve sevdiklerine kavuşmasını en içten duygularımla diliyorum...
Hayat bir direngenlik işidir, her koşulda ve durumda mutlaka insan yaşamak arzusuyla direnmeye, savunmaya geçer... Sevgili Yunus’un da içinde bulunduğu durumdan direngenlikle ve yaşama arzusuyla çıkacağını umuyorum.