Son yıllarda yükselen bir trend sokak röportajları yapmak, halka mikrofon uzatmak... Takip edemediğimiz kadar çok sosyal medya kanalında ellerinde mikrofonla halka sorular soranlar var. YouTube da bir sokak röportajı kanalları patlaması yaşanıyor adeta... Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) ay başında yeni medya platformlarında yayımlanan sokak röportajlarının kamuoyunu manipüle edici yönüyle evrensel basın meslek ilkeleri ve basın etik değerlerine aykırılık teşkil edecek boyutlara ulaştığını açıklayarak, bu yayınları takibe aldığını duyurdu. Bu açıklamadan kısa bir süre sonra da İzmir’de gerçekleştirilen bir sokak röportajında mikrofona konuşan bir yurttaş, Dilruba Y. gözaltına alındı. Fikirlerini dile getiren Dilruba'nın özgür bırakılması talebimi belirtip sosyal medyada yayımlanan sokak röportajları konusu ile ilgili asıl anlatmak istediğime doğru yazmaya devam ediyorum.
RTÜK'ün açıklaması sonrası gözler yeniden sokak röportajlarına çevrildi... Ben de bu süreçte sosyal medya kanallarındaki sokak röportajlarına daha yakından göz atmaya başladım. Türkiye’de yurttaşların da düşünce ve ifade özgürlüğü noktasında otosansür uyguladıkları alanlardan biri de sosyal medya mecralarıdır, eski adıyla Twitter yeni adıyla X Platformu’nda düşüncelerini paylaşan pek çok kişi gözaltı, soruşturma vesaire gibi durumlarla karşı karşıya kalabiliyor...
Sokak röportajları bu noktada çok da kamu otoritesinin fokuslanmadığı bir alan iken Dilruba’nın tutuklanması ile artık değil diyebiliriz... Az önce de bir girizgahla belirttiğim üzere, YouTube'da yer alan kanallardaki sokak röportajlarını izlemeye başladım. Güncel konular hakkında halka mikrofon uzatma geleneği yeni değil ama salt bu eylem üzerinden yapılan ve her geçen gün artan kanalların çoğalmasının geçmişi çok da eski değil... Bunun adına habercilik demek ise bana göre çok zor... Neden zor? Şimdi buna dair fikirlerimi paylaşacağım...
Sosyal medya kanallarının da tıklanma ve reyting kaygıları var... Bu işi yapanların medya kökenli olup olmadıkları konusunda detaylı bir araştırma gerçekleştirmedim ancak pek çoğunun böyle olması muhtemel olabilir... Sokak röportajı icra etme dalgasının yükselmesi, katılımcı ve izleyici potansiyelinin olması, gündem oluşturma ihtimalinin bulunması, bağımsız bir iş olması gibi gibi nedenlerle bu işe yönelimin çoğaldığı da söylenebilir. Ancak benim izlediğim örnekler arasında en rahatsız eden unsur soru soranın tarafsızlıktan uzak tutumu oldu. Meslek hayatım süresince pek çok sokak röportajı gerçekleştirdim. İşlediğim bir haber konusunda sokaktaki vatandaşa da soru sormanın önemli olduğunu düşünenlerdenim. Soru sormak? Ama nasıl?
İzlediğim kanallarda beni rahatsız eden unsur soru soranların istedikleri yanıtları alamamaktan duydukları rahatsızlık oldu açıkçası... Ve bu rahatsızlık sonucunda soru sordukları kişiyi dövmekten beter etmeleri tabi ki... Örneklendireyim...
Soru: Ekonomiden memnun musunuz? Geçinebiliyor musunuz?
Cevap: Memnunum geçinebiliyorum.
Soru: Ne iş yapıyorsunuz?
Cevap: Emekliyim.
Soru: 12 bin 500 TL emekli maaşıyla nasıl geçiniyorsunuz. Eviniz mi var, kirada mı oturuyorsunuz?
Cevap: Hayır kirada oturuyorum ama geçinebiliyorum.
Soru: Bu pahalılıkta nasıl geçinebiliyorum diyorsunuz? Ben asgari ücretle çalışıyorum. Kiralar olmuş-20-50 bin TL. Ben geçinemiyorum. Siz nasıl geçinebiliyorum dersiniz?
Bu ve buna benzer uzayıp giden bir tartışma silsilesi... Soruyu soran kişinin cevabı verene adeta mobbing uyguladığı, zaman zaman düşüncelerinden ötürü linçlediği durumların da yaşandığını izleyebiliyoruz. Bu kötü örneklerin yanında sordukları soruya aldıkları yanıt karşısında sessiz kalan, kişileri manipüle etmeyen gazetecilik ilkelerine sadık röportaj yapıcılar da var tabi ki... Sözüm onlara değil...
Bu noktada bir parantez açıp, yeni medya platformlarındaki sokak röportajlarına halkın ilgisinin takdire şayan olduğunu söylemek isterim. Korku iklimine rağmen konuşanların olması güzel ancak habercilik kisvesi altında soru yönelttiği yurttaşla tartışmaya girip aldığı yanıt, kendi amacına ters düştüğü veya reyting kaygısıyla ortalığı kızıştırma niyetiyle objektiflikten uzaklaşanların olması da bir sorun! Eğer bu iş habercilik adı altında yapılıyorsa mikrofona konuşma cesaretini gösteren kişilerin düşüncelerine saygı duymak mikrofon tutan muhabirin önceliği olmalıdır. Eğer aksini yapıyorsanız kendinize muhabir diyemezsiniz!
Günümüzde iletişim ve haber alma alışkanlıkları büyük bir dönüşümden geçiyor. Özellikle sosyal medyanın yaygınlaşması, gazetecilik etiği ve haber üretim süreçleri üzerinde derin etkiler bırakıyor. Geleneksel medya ile dijital medyanın iç içe geçtiği bu yeni dönemde, haberlerin doğruluğu, tarafsızlığı ve etik ilkeler doğrultusunda sunulması, tartışmaların odağında yer alıyor. Belirli doğruluk ve tarafsızlık ilkelerine bağlı olma durumunu zedeleyen bir sokak röportajı yapma durumu yaşanıyor. Medyada doğruluk ve tarafsızlık mı var diyenleri duyuyorum. Objektif gazetecilik de tartışılan bir mevzu biliyorum evet... Ana akım medya vesaire evet ilkeleri herkes kendi çıkarına uygun yere doğru çeke çeke yapıyor işini ancak bari bağımsız çalışanlar işini layıkıyla yapsın derdindeyim esasında... Sokak röportajı yapılmasın değil derdim yapılsın ama mahalle kavgası tadında, efil efil taraflılık kokan şekilde yapılmasın.
Sosyal medyanın sunduğu fırsatlarla birlikte, bu mecraların taşıdığı riskler de dikkate alınmalı ve etik kurallar çerçevesinde hareket edilmelidir. Gazetecilik, hangi platformda yapılırsa yapılsın, topluma karşı bir sorumluluk taşır ve bu sorumluluğun temelinde etik ilkeler yer almalıdır. Muhabirlik mikrofon uzattığın yurttaşın düşüncelerine saygı duyup, yorumsuz bir şekilde dinleyip izleyiciye sunmaktır. Sorduğunuz soruya yurttaşın verdiği herhangi bir yanıta tahammülsüz, kavgacı bir üslupla yaptığınız o konuşmaya da ne olur halk röportajı demeyin!