Geldi 11 ayın Sultanı Ramazan. Ramazan ayı manevi olarak temizlenmenin, sabrın, paylaşmanın ve yardımlaşmanın yoğun olarak yaşandığı, toplumsal bağların pekiştiği bir dönem. Her yıl, bu mübarek ay boyunca sadece oruç tutarak bedensel değil, aynı zamanda ruhsal bir arınma da hedeflenir. Ancak, ne yazık ki bazı alışkanlıklar, bu yüce amacın önüne geçebiliyor. Müsriflik, özellikle Ramazan ayında, bireysel ve toplumsal düzeyde sıkça karşılaştığımız bir sorun haline gelebiliyor.

Ramazan ayının geldiği her yıl hiç fark ettiniz mi alışveriş çılgınlığı doruk noktasına yükseliyor. Oysa Ramazan ayı birlik ve beraberlik ayı değil midir? Masalarda, gün boyu süren açlık sonrası, ihtiyaçtan fazla onlarca yemek bir araya geliyor. Sanki yarın olmayacakmış gibi yapılan bu harcamalar, aslında israfın kapılarını aralıyor

Müsriflik, sadece maddi anlamda aşırı harcama yapmakla sınırlı değil. Asıl problem, ihtiyaçtan fazla olan her şeyin ziyan edilmesi, israfın yaygınlaşması ve bu durumun normalleşmesi. Ramazan ayında sofralar şenlenir, zengin iftar menüleri hazırlanır, ancak unutulmaması gereken bir önemli noktası ise sofraların şenlenmesi, sadece varlıklardan bolca harcamakla değil, bu nimetlerin kıymetini bilmekle anlam kazanır.

İftar sofralarında yaşanan israf, genellikle Ramazan’ın manevi amacına ters düşüyor. Sahurda, iftarda ve hatta gün boyu dağıtılan fazla yiyecekler, genellikle çöpe gidiyor. Oysa ki, Ramazan'ın temel öğretilerinden biri de, Allah’ın verdiği her nimete şükretmektir. Bunun en önemli göstergelerinden biri de, yiyeceklerin israf edilmemesidir. Kısacası, Ramazan ayında sahip olduğumuz nimetlerin kıymetini bilmek, az ile yetinmek ve başkalarına da verebilmek, gerçek anlamda iftarın manevi doyumudur.

Ramazan ayının paylaşma ayı olduğunu unutmamamız gerekir. Açın halini anlamak, paylaşmak bu ayın gerekliliklerinden yalnızca birisi.

Paylaşmamız dileğiyle….