Diyarbakır’dan tüm ülkeye yayılan bir acı Narin... 8 yaşındaki Narin Güran’ın katledilmesi, kalplerde derin yaralar açan bir olay olarak yüreklerimize işledi. Küçük bir kız çocuğunun masumiyeti, hayatta en korumasız haline büründü. Narin’e karşı hepimizin sorumluluğu var.
Diyarbakır’ın Eğertutmaz Deresi kenarında, taşların ve dalların altına gizlenmiş bedenine ulaşıldığında, dünya bir kez daha karardı. Narin’in kayboluşunun ve katledilmesinin ağırlığını üzerimizden atmamalıyız. Şimdi bundan sonra Narin için adalet talebimizden asla ve asla vazgeçmemeliyiz.
Türkiye’de son yıllarda cinayetle sonuçlanan çocuk istismarının boyutlarını kestirmemiz çok zorlaştı çünkü bu veriler uzun yıllardır açıklanmıyor.
Türkiye İstatistik Kurumu’nun Adli İstatistik verilerine göre 2008-2016 yılları arasında Türkiye’de 104 bin 531 çocuk kayboldu. Sadece bu verilere göre 2008-2016 yılları arasında 14 ülkenin nüfusundan fazla çocuk kaybolduğunu belirtiyor uzmanlar.
Ve TÜİK, kayıp çocuklara ilişkin veri açıklamayı 8 yıl önce bıraktı. Bu yara hiç durmadan kanamaya devam ederken, sanki yokmuş algısı yaratılması ve veri açıklanması kabul edilemez. Narin’den sonra artık mücadele etmekten asla vazgeçmemek gerekiyor.
Kadın cinayetleri ve çocuk istismarları, katliamları politik açıdan ele alınması gereken meselelerdir şüphesiz. Kanun koyucunun yasayı uygulama noktasındaki kararlılığı bu soruna yönelik atılacak en önemli çözüm yoludur.
Okullar açılırken Narin’in mezara konulduğunu hafızalarınızdan silmemeniz başka çocukların da katledilmemesi için önemlidir. Narin'in katledilmesi güvenlik ve korunma ihtiyaçlarını bir kez daha sorgulattı. Bu yıkımın altında, çocuk istismarına ve şiddete karşı toplumsal bilincin yükseltilmesi gerektiği de bir gerçek. Narin’in adı artık adaletin, vicdanın ve insanlık onurunun sembolü olmalıdır. Bu cinayet bir unutuluş değil, bir uyanışın başlangıcı olmalıdır. Narin için adalet, tüm çocuklar için adalet!