Türkiye’de her geçen gün kadın cinayetleri artıyor. Ancak mesele sadece cinayetlerle sınırlı değil taciz, istismar ve şiddet de aynı hızla yaygınlaşıyor. Bu durum hem kişisel hayatları hem de toplumsal yapıyı ciddi şekilde tehdit ediyor…
Aslında yaşanan bu kadar kadın cinayetleri, sadece medyada bir haber olmanın ötesinde, bir toplumun ruh halini, değerlerini ve insan ilişkilerini sorgulamamıza neden olan ciddi bir problem olarak görmek gerekiyor.
Toplumsal seferberlik şart!
Türkiye’de yaşananlar sadece onların hayatlarını değil, birçok kadının yaşamını tehdit eden bir durumun yansıması. Her kayıptan sonra, sosyal medya üzerinden yapılan tepkiler, kadın cinayetlerine karşı bir tepki gösterilmesi açısından önemli olsa da, bu tepkilerin kalıcı çözümler üretmemesi büyük bir hayal kırıklığı yaratıyor.
Kadınların sesinin yükselmesi, bu konudaki duyarsızlığın sona ermesi için kritik bir adım olmalı. Ancak bu, sadece bireysel çabalarla değil, toplumsal bir seferberlikle mümkün…
Yaşanmış olanlar asla unutulmamalı…
Bugünlerde sıkça duyduğumuz "Normalleşmek" kelimesi, bu tür suçlar için asla kabul edilemez. Toplum, bu tür suçların işlenmesini kabullenmeyecek kadar ileri görüşlü olmalı. Ancak, sosyal medyada bu cinayetler üzerine yapılan tartışmaların zamanla sıradanlaşması, bir tür normalleşme hissi yaratıyor. Bu durum aldığımız her nefes için ciddi bir tehdit.
Çünkü yaşananlar normalleşmemeli; yaşananlar yaşanmamalı, yaşanmış olanlar da asla unutulmamalı.