NEREYE SAVRULUYORUZ? (40) FETHULLAH GÜLEN CEMAATİ VEYA TARİKATI, KISA ADIYLA, “FETÖ”

Ülkemizi yöneten AKP’nin başında bulunan Sn. Erdoğan’ı, siyasi yaşamda etkileyen olayların başında herhalde “FETÖ” yani Fethullahçı Terör Örgütü gelir.

Bir zamanların yere göğe sığdırılamayan Fethullah Gülen Hoca Efendi Hazretleri (ben kusura bakar mısınız, bakmaz mısınız, Fethullah için sümüklü hoca diyeceğim. Neden mi? Çoğumuz Gülen Tarikatı mı deriz! Gülen Cemaati mi deriz! İşte bu gurubun Samanyolu TV adlı bir televizyon kanalı vardı? Kapandı gitti tabi… İşte bu kanalda Fethullah Hoca cübbesini giyip bir hutbeye çıkar ve kendisini o camide ve TV kanalında dinleyenlere, ağdalı bir dille yani anlaşılması oldukça zor Türkçe ile karışık Arapça kelimelerle harmanlayarak, ara ara gözyaşı döküp, sıkça akan burnunu çekerek vaazlar verirdi. Tabii ne mümkün, izleyenlerin çoğu da aynen onun gibi “salya, sümük…gözyaşı! ...”

Gülen cemaati dünyanın birçok kentinde “Samanyolu Kolejleri” açtı. Oralara Türkiye’den, kendi saflarında yerini almış, kutsal bir görev inancıyla yoğurulmuş, biat etmiş, boğaz tokluğuna öğretmen gönderiyorlardı. Ülke geneline öylesine yayılmışlardı ki; bağış adı altında akıl almaz paralar oluk gibi cemaate yani “Gülen Hoca Efendiye” şakır şakır akıyordu.

                                                           *

Fethullah Gülen aslen Erzurumluydu. Din Hocası olarak 1970’li yıllarda İzmir’e tayin edildi. Gülen Cemaati denilen (sır küpü!) bu yapılanma, son derece gizli bir hiyerarşi düzeni oluşturmaya başladı.

İşe önce Türk Silahlı Kuvvetlerine alınacak lise ve harp okulu öğrencilerden başlandı. Anadolu’da geliri çok düşük ailelerin zeki çocukları hedefe konularak, çalıntı sınav sorularıyla askeriye ye girmeleri sağlandı. Bu gizli yapılanmayı askeriyeden başka hukuk sisteminde, polis teşkilatında ve KPSS ile devlete memur alımlarında hep uyguladılar. Yani işin özü, “devlet içinde devlet” olmaya başladılar. Çalma sorularla bu sınavlarda başarılı olan hakim ve savcılar ise, yıllar sonra FETÖ’nün organize ettiği bu illegal hukuk sistemi içindeki “abileri ve ablaları” olmuş ve kararlarını o düzene uygun alır hale gelmişti.

Son 20 yıl içinde; Adalet Bakanlığına ve mahkemelere yerleşen hakim ve savcılarıyla, Emniyet Teşkilatına yuvalanan üst düzey müdürleriyle, bakanlıklardaki üst düzey bürokratlarıyla ve nihayet TSK’ya sokulup, subay olarak sinsice yıllarca korunup, kollanıp komuta kademesinde general rütbesine kadar yükselen (sahte!) komutanlarıyla “Gülen Cemaati” neredeyse devlet içinde paralel bir devlet haline gelmişti. Çok özel “abi”, “abla” hiyerarşisi içinde gizlilikle hareket ediyorlardı. Hiyerarşi öyle sıkı ve disiplinliydi ki; ilişkide olan sadece 2 kişi ne yapacağını ve nasıl hareket edeceğini biliyor, 3ncü bir kişi ise onlar için bir bilinmeyen kişi oluyordu. Yani tam bir, “mafyatik” düzen çarkı aksaksız olarak yürütülüyordu. 

Türk Silahlı Kuvvetlerinin komuta kademesini oluşturan generallerin adeta hallaç pamuğu gibi atıldığı “Ergenekon ve Balyoz” gibi isimlerini sayamayacağım 10’un üzerinde kurgulanmış kumpas davalarında Gülen Cemaatinin hakim ve savcıları görev yaparken, dönemin başbakanı, “ben bu davanın savcısıyım!” bile demişti.

Gülen’e ait (bugün kapanmış olan) Samanyolu TV’de “Türkçe Olimpiyatları” adı altında herkesin seyrettiği ve beğendiği programlar yapılıyor, bu durum ise hemen tüm ülke siyasi liderleri tarafından da (öyle veya böyle!) takdirle karşılanıyordu.

Gelecek yazı; “F. GÜLEN KAÇIYOR, 17-25 ARALIK 2013 FETÖ KUMPASI” üzerinedir.