NEREYE SAVRULUYORUZ? (01) YÜKSEK ENFLASYON VE HAYAT PAHALILIĞI
Öncelikle şu konuda kıymetli okurumu bilgilendirmek isterim. Burada kaleme aldığım fikir ve görüşlerim tamamen özgür irademin bir ürünüdür. Okuruma önerim; asla benimle aynı fikirde olmaya kendinizi zorlamayın. Unutmayalım ki; farklı görüş ve fikirler, şayet özgün ise çok değerlidir. Zengin bir tartışma, bilgi alışverişi ortamı sağlar.
İyisi mi… ben önce lafa içinde bulunduğumuz zaman diliminden başlayayım ki, hiç olmazsa bir kilometre taşını işaretlemiş olalım.
*
2024 yılının Ocak ayındayız. Burası doğup büyüdüğüm, gençliğimin geçtiği ve nihayet yaşlandığım güzel ülkem, Türkiyem. İster dünyanın refah seviyesi en yüksek ülkesi olsun, isterse her türlü gelişmişlik kriterlerine sahip olsun; ben başka bir ülkede yaşamımı sürdürmeyi asla düşünemem.
Ülkem ve ülke vatandaşlarının genel anlamda çözüm bekleyen, özellikle ekonomi, hukuk, adalet, insan hak ve hukuku, özgürlük, vs. gibi sayabileceğim daha 10’larca sorunu olmasına karşın, ben bu dünyada sorunlarıma, ortak sorunlarımıza çare olacak veya olması gereken tek ülkenin Türkiye Cumhuriyeti olduğu kanısındayım.
*
Evet! Şimdi artık gelelim esas konumuza. Geçen yılın sonlarına doğru televizyonda haber programlarından birini izlerken, katılımcı bir ekonomistin şu sözlerine şahit olmuştum;
“Şu anda ülkemizde en düşük emekli maaşı olan 7.500.- TL. ile geçinmek için adeta çırpınan 6 Milyon emekli vatandaşımız var.”
İşte beni bu yazı dizisini yazmaya iten ana sebep, akıllara durgunluk veren bu haber oldu. İzledikten sonra kara kara düşünmeye başladım ve gözümün önüne emekli olmuş bir karı kocayı getirdim. Senaryo bu ya; haydi çocukları büyümüş ve yuvadan uçup gitmiş olsun… Haydi bir de öyle veya böyle başlarını sokacak küçük bir yuvaları olduğunu varsayalım. Bu olasılıkları düşününce “acaba!” yeter mi bu para der gibi oldum ama! Yok…yok…olmuyor be kardeşim! Allah seni inandırsın; 7.500.-TL. ile sadece pazardan, o da akşamüstü kalan ezik, büzükleri fileye koyarsan ancak 15 gün belki yeter!
Sen oku, doku…belirli bir eğitim al…ardından memurluk sınavını falan kazan… 25-30 yıl devletin için dirsek çürüt ardından emekli ol ve sonunda neredeyse dilenecek duruma düş!
Olmaz be kardeşim…vallahi de olmaz… billahi de olmaz!
*
Bazı emekli vatandaşlarla yapılan sokak röportajında kimi;
“Hayat pahalılığının nedeni… ucuza alıp…pahalıya satıyorlar. Stokçuluk yapıyorlar” diyor. Kimi de,
“Kardeşim görmüyor musun? Her gün zam… zam üstüne zam. Enflasyon almış başını gidiyor. Birilerinin çıkıp buna artık bir dur demesi lazım!” diyerek burnundan soluyor.
*
Durun…durun bu konuda söyleyeceklerim daha bitmedi. Esas felaketin büyüğü ne yazık ki günden güne çoğalan “işsizler ordusu”. Ülkemizde TÜİK 2022 yılı verilerine göre 15-24 yaş aralığında bulunan genç işsizlik oranı %19.4 imiş. Yani bunun anlamı, sokakta dolaşan her 5 gencimizden biri işsiz, tabiri caizse “beş parasız” demektir.
Genel kanı ise; şayet bir genç bir yıl gibi uzun süre işsiz kalırsa bunalıma girebiliyor ve sonra da “potansiyel suç makinasına” dönüşüyor.
*
Ülkemizde yıllardır devamlı artan oranlarda enflasyon olduğu bilinen bir gerçek. Bu durum artık iktidarıyla, muhalefetiyle birçok milletvekili tarafından da üzülerek açıkça dile getiriliyor. Tabii ki iktidar kanadı sorunu çözmek için birtakım çareler arıyor. Sanırım bu aydan geçerli olmak üzere, asgari ücretli ve emeklilerin maaşlarına % 50 oranında zam yapılması düşünülüyormuş. Bu zamlar umarım düşük gelirli vatandaşımıza az da olsa soluk aldırır.
Gelecek yazı Ankara’nın hava kirliliğinin doğalgaz sayesinde giderilmesi ve “Ankapark” adlı 800 milyon Doların heba olduğu proje üzerine olacaktır.
Dijital erişim: Google-Polatlı Postası-Yazarlar