NEREYE SAVRULUYORUZ? (03) ŞEHİR HASTANELERİ VE SORUNLARI; ANKAPARK!
Bir önceki yazımda Ankara’da bulunan Bilkent ve Etlik Şehir Hastanelerinden bahsetmiştim. Günümüz itibariyle onlar gibi Türkiye’nin başta İstanbul olmak üzere tümü Büyük Şehirlerde bulunan toplam 15 adet Şehir Hastanesi inşa edilerek hizmete sunulmuş. Ama alınan bu siyasi kararla kapasiteyi aşırı artırarak hem bütçedeki hem de sağlıktaki maddi yükü artırmış olmuyor muyuz acaba!
İnşa edilen toplam 15 adet Şehir Hastanesi, kamu ve özel sektör işbirliği ile yani “Yap İşlet Devret” yöntemi ile ihale edilerek inşa edilmiş. Bunun açık anlamı ise şu; bu yöntemle inşaat büyüklüğü açısından devasa hastaneler yapılmasına karşın; devlet tarafından ödenmesi garanti altına alınan akıl almaz büyüklükteki borç yükünün doğal olarak devletin sırtına yani dolayısıyla vergiler yoluyla da zengin, fakir demeden tüm vatandaşların hatta onların evlatları ve torunlarının sırtına yüklenecek olmasıdır. Hükümetler gelip geçicidir ama devlet borcu bakidir.
*
Şehir Hastanesini, muayene amacıyla oraya gidince görmüştüm. Gerçekten adı üzerinde, “şehir” gibiler. İnsan içine girince adeta kendini kaybediyor. O kadar yoğun bir hasta ağırlanıyor ki sormayın! Belki on binlerce tabii genelde düşük ve orta gelir sınıfına giren hasta gurubu.
Polikliniklerin yer aldığı, “Genel Hastane” adı altında büyük bir hastaneye girecek ve danışmadan muayene olacağınız, örneğin “… bölümü” diyelim. Kliniğin nerede olduğunu soracak ve uyarı levhalarını takip ederek bulacaksınız.
Bölümünüze uzun bir yürüyüş sonunda ulaştığınızda, “aman Allah’ım o da ne! Belki 15, 20 ayrı odada çalışan doktorların bulunduğu genişçe bir koridor veya küçük bir salon.
Makinadan sıra numarası alıyor ve önünüzde sıra bekleyen daha 30-40 hasta olduğunu görüyorsunuz. O sırada muayene için bekleyeyim mi yoksa terk edip çıkıp gideyim mi tereddüdü yaşıyorsunuz. Sonunda mecburen kalıyorsunuz, nedeni ise malum, “maddi olanak”.
Hasta ve refakatçiler için oturacak bir bölüm var ama o kadar kalabalık ki çoğu hasta koridor duvarlarına yaslanıyor veya dibine çöküyor. Sıra size gelince, muayene olacağınız odada; daha önce telefonla “Hastane Randevu” yöntemiyle randevusunu aldığınız hoca içerde yok.
Soruyorsunuz içerdeki uzman veya asistan Doktor diyor ki,
“Hocalar üst katta bulunan hocalar bölümünde bulunur, buraya gelmezler. Buyurun sizi ben muayene edeyim. Neyiniz var?” diyor ve halinize şaşırıp kalıyorsunuz. Ama bu esnada hocaların katında da hastaları oluyor ve tedavi görüyorlar tabii. Kimler mi? Eh artık onu da siz bulun gari!
Ayrıca hastane yeni ama tıbbi cihazları ya eksik ya da olanların bir kısmı bozuk, çalışmıyor. Neden diyorsunuz, “Biz yukarıya ilettik!” diye cevaplıyorlar. Yani anlayacağınız durum bu!
*
Unutmadan söyleyeyim; hastanenin içinde hasta ve yakınlarının ihtiyaçlarına cevap vermek için ayrıca bol miktarda kafe ve restoranlar hatta butik ‘alışveriş merkezleri bile var. Onlar da Şehir Hastanesi gibi müşterileriyle “hınca hınç” dolu tabi…
Bunların dışında, 2024 Ocak 17-18 günlerinde televizyon ekranlarından Ankara’da bulunan 2 adet Şehir Hastanesinden birinin Araplara (Katar’a) satışının gündemde olduğu dillendiriliyor. Umarım gerçekleşmez!
*
“ANKAPARK PROJESİ”: Çoğumuzun yolu bir şekilde Ankara’ya düşmüştür. Çiftlik denilen yerde eskiden insanımızın gezip dolaşabileceği, ailecek eğlenebileceği Ata yadigarı bir “Hayvanat Bahçesi” vardı.
Haberler.com internet gazetesi 22 Temmuz 2022 tarihli haberine göre;
“Atatürk Orman Çiftliği arazisine yapılan ve işletmecinin çalıştıramayarak kapattığı ‘ANKAPARK’, mahkeme sürecinin ardından Ankara Büyükşehir Belediyesi'ne devredilmiş.”
İşin aslı şu: Ankara Büyükşehir Belediye eski Başkanı Sn. Melih Gökçek döneminde yapılan ve 801 milyon dolara mal olan “Ankapark” uzun süredir atıl durumda bulunuyordu.
Gazetecilerle beraber Ankapark’ı gezen şimdiki Başkan Sn. Mansur Yavaş, “Parkın geleceğine karar vermek için anket yapılacağını belirterek, en doğru kararı Ankara halkı verecek” demiş ve son olarak da; “Çünkü para Ankara halkının" diye noktayı koymuş.
Aradan yıllar geçtiği halde, “ANKAPARK” adı verilen, milyonlarca doların heba edilip, çöpe atıldığı bu “israf” projesinin akıbeti maalesef günümüze değin sonuçlanamadı. Yazıklar olsun…!
Gelecek yazımda, Yap İşlet Devret adlı uzun ve yüksek olarak nitelendirilen bedel ödeme yöntemiyle yapılan, “Köprüler, Otoyollar, Marmaray, Avrasya Tüneli gibi dev eserlere ve tabii ki “maliyet” konusuna değineceğim.
Dijital erişim: Google-Polatlı Postası-Yazarlar