NEREYE SAVRULUYORUZ? (31) PKK’NIN SERİ KATLİAMLARI, CEZA EVLERİ SORUNU
Doğu'da da “Apocular” olarak bilinen PKK kurulmuş ve önüne gelen her yere saldırılara başlamıştı. Bu da 12 Eylül Darbesi’ne giden sürece ivme kazandırmıştır. Bu dönem bazı kesimlerce "örtülü bir iç savaş" olarak da tanımlanmış, ne yazık ki bu ayrılıkçı çatışmalar sonucunda, Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından yayınlanan resmî kayıtlara göre; 1984-2010 yılları arasında 50,169 adet PKK militanı etkisiz hale getirilmiştir (Ölü veya esir). TSK kayıpları ise, hayatını kaybeden, personel sayısı 6,877, sivil sayısı ise 5,454'tür.
Bu insanların içinde, PKK ayrılıkçı teröristlerin yaptığı ‘terör odaklı’ eylemlerde, ne yazık ki görüldüğü gibi ülkemizin masum sivil vatandaşları da günahsız yere yaşamlarını yitirmiştir. PKK’nın eli kanlı militanları ne yaşlı ne kadın ne de kundaktaki bebek dememiş, kurunun yanında yaş da yanar felsefesiyle acımasız katliamlar gerçekleştirmiştir.
Ayrıca kendi safında yer alması için Kürt kökenli Türk vatandaşı genç kız ve erkekleri zorla ailelerinden koparıp, silahlı militan yetiştirmek amacıyla barındıkları dağlara kaldırmıştır. İş bununla da bitmemiş; şayet o gençlerden herhangi biri kendilerine itaat etmezse, güya göstermelik mahkeme kurup onu dağda acımasızca infaz etmişlerdir. Bu şekilde hayattan koparılan daha bilinmedik yüzlerce genç olmuştur.
12 Eylül öncesinde sürekli yaşanan cezaevlerinden kaçışlar, ülke gündeminde, “emniyet zaafı” olarak da ayrıca yer almıştır. O dönemde özellikle ‘siyasi’ olarak nitelendirilen mahkumların hapishanelerden kaçabilmesi için; siyasetçisinden, savcısına, hakiminden, jandarmasına, hapishane müdüründen ve gardiyanına kadar bu emniyet zincirinde yer alan daha kimler varsa, bunların küçük de olsa bir bölümü ya korku salınarak ya da rüşvet verilerek elde ediliyordu. Hapishaneden kaçma değil, kaçırılma eylemleri vardı.
Gelecek yazı, “İç hesaplaşmalar ve Dış Etkenler” üzerine olacaktır.