NEREYE SAVRULUYORUZ? (15) OSMANLIDAN KALAN BORÇLARI KİM ÖDEDİ?

Ama burada üzerinde durulması gereken çok önemli bir şey daha var. O da yok olan, tarihten silinen Osmanlı Devleti’nin Avrupalılara olan “ödenememiş borçlarıydı”. Bu konu Lozan görüşmelerinde hararetli olarak ele alınmış ve kalan borçlar, Osmanlının mirasını devralan TBMM Hükümetine havale edilmişti.

Evet, savaştan galip ayrılıp, Lozan Barış Antlaşması sonrası, kurulan Genç Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ne yazık ki kasasında beş kuruş dahi yoktu. Ama ne derler, “borç namustur” anlayışıyla bu borç öyle veya böyle mutlaka ödenmeliydi.

Osmanlı kamu borçlarının, özellikle faizlerinin asıl çetin aşaması da hangi para birimi ile ödeneceği sorununda kendini göstermişti. Karşı tarafın, altın veya Sterlin olarak ödeme istemesine karşılık Türkiye, Türk parası ve Fransız Frangı olarak ödemeyi önermiş, aradaki fark çok büyük tutarlara ulaşıyor olsa da bu konudaki teklifimiz kabul edilmişti.

Bizler 1929-1954 arasındaki yıllarda ise 25 yılda faizleriyle birlikte toplam 107. 528.461 altın lira borç ödeyecektik. Ne derler; “kuruşuna kadar da ödedik!”     

Bakın bu akıl almaz borcu ödeyen cefakar milletimizin, İstiklal Savaşına hazırlanırken ne şartlar altında olduğuna dair küçük bir örnek vereyim:

Türk Ordusu Yunan Ordusu üzerine Genel Taarruza hazırlanıyordu. Bakanlar Kurulu tarafından toplam 2.100.000 lira kadar bir paraya ihtiyaç olduğu hesaplanmıştı. M. Kemal Paşa,

“Beyler…” dedi. “…tamamen çaresiz değiliz. Hindistan Müslümanlarının yolladığı 600.000 lira bankada duruyor. Bu parayı Maliye Bakanlığının emrine vereceğim. Geriye 1,5 milyon lira kalıyor. Onu da Maliye Bakanı olarak siz bulacaksınız.”

Gazinin bu sözü üzerine Bakan Hasan Fehmi Bey kurşun yemiş gibi oldu. ‘Bunu nereden bulacağım?’ gibisinden mırıldandı. Gazi de,

“Onu ben bilemem… Siz göreve işte bu zor günler için seçilmiştiniz” deyince, Bakan kara kara düşünmeye başladı. Şayet Taarruz parasızlık yüzünden yapılamazsa başına gelecekleri hayal etti ve derhal Ankara’da bulunan Osmanlı Bankası Müdürü Mösyö Bojeti’yi makamına davet etti.

Paraya ihtiyaç konusunu ona uygun bir dille anlattı.

“Maliyeye 1,5 milyon lira acilen gerekli. Bu parayı siz bize borç vereceksiniz. Ricamız bu” dedi. Müdür Mösyö Bojeti ise,

“Sayın Bakan bu parayı bulmam imkansız!” deyince.

“Boşuna çırpınma Hükümetimiz sınırları içinde 16 şubeniz var. Şayet vermezseniz tamamına el koyar kapatırım!” deyince. Müdür de hemen gerekli olan parayı bulup buluşturup borç olarak Bakan’a teslim etti.”

Yani burada amacım o günkü şartların ne kadar zor olduğunu vurgulamaktı.                                                

Buradan, Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ün kurduğu devlet düzeninin, mali disiplinin ve ödeme gücünün ne kadar güçlü ve tutarlı olduğunu anlıyoruz.       

                                                 *

  İstiklal Savaşı diğer bir deyişle “yok olma, var olma” savaşı kazanılmış, Lozan Barış Antlaşmasıyla ülkenin “tapu senedi” alınmış ve ardından radikal ama akıllardan da geçen bir TBMM kararıyla genç Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu 29 Ekim 1923 tarihinde ilan edilmişti.

Yorum: Şimdi gelin elinizi vicdanınıza koyun ve o günkü şartları, günümüz ile kıyaslayın. Aradaki farkı göreceksiniz…

Gelecek Yazı “Ümmetten Vatandaşlığa” üzerine olacaktır.

Dijital erişim: Google-Polatlı Postası-Yazarlar