NEREYE SAVRULUYORUZ? (18) ATATÜRK VEYA TÜRK DEVRİMLERİ… KADIN HAKLARI VE KILIK KIYAFET DEVRİMİ

Türk Bağımsızlık Savaşı’nın kazanılmasından sonra Atatürk için en önemli konu; Türk toplumunu, içinde bulunduğu karanlıktan kurtarmak, ona çağdaş yaşamın yollarını göstermekti. Amaç bilimsel eğitim alarak, çok çalışıp, üreterek, en kısa zamanda çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmaktı. Toplumu geri bırakan zincirleri kırmak, onun ilerlemesine set çeken engelleri ortadan kaldır öncelikli görevdi.

İşte bu gibi, çağın gereği olan eksiklikler bir taraftan giderilmeye çalışılırken diğer taraftan da Türk Toplumunun çağa ayak uydurabilmesi için, Genç Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK tarafından “Türk Devrimleri” art ardına vakit kaybetmeksizin yaşama geçirilmeye gayret ediliyordu.

                                                             *

Çağdaş hukuk devleti kurmanın baş koşulu, toplum içinde erkeğe olduğu gibi kadınında sosyal, kültürel ve siyasal haklarını tanımak, bu haklara saygı göstermekti. Çünkü ‘kadın hakları’ bir anlamda insan haklarının da ayrılmaz doğal bir parçasıydı. İşte bu anlayışla hareket eden Atatürk, Türk kadınına, yüzyıllarca ihmal edilen sosyal ve siyasal haklarını kazandırdı. O’nu erkeğin bulunduğu düzeye yükseltmenin gayreti içinde oldu.

O, siyasal ve sosyal hakların kadın tarafından kullanılmasının insanlığın mutluluğu ve saygınlığı açısından gerekli olduğuna inanıyordu. Teokratik devlet düzeninden lâik devlet düzenine geçiş ve bu düzenin gereklerini benimseme, kadınlara ait olan hakların onlara verilmesinden sonra etken oldu. İşte bu devrim sayesinde, Türk kadını, birçok ülke kadınından önce sosyal ve siyasal haklarına kavuştu.

Günümüzde Türk kadını şayet oy kullanabiliyorsa, seçilebiliyorsa, bilim insanı, yargıç, doktor ve avukat olabiliyorsa hatta Milletvekili seçilip parlamento kürsüsünden tüm ülkeye ve de dünyaya seslenebiliyorsa bu durumunu şüphesiz “Atatürk Devrimine veya diğer adıyla Türk Devrimi’ne” borçludur.

Çağdaş, günün koşullarına uygun giyim, kuşam uygar dünyanın benimseyip kabul ettiği en doğal işaretti. Bu sebepledir ki Atatürk; çağdaşlaşma atılımları içinde, ‘şapka ve kıyafet devrimine’ büyük önem vermiştir. 1925 yılında gerçekleştirilen bu devrimle toplumumuz, çağdaş giyim şekline kavuşmuş, yaşam tarzı bakımından uygar milletlerle uyum sağlayarak tavrını göstermiştir.

Yorum: Ama günümüzden bu konuya baktığımızda; maalesef ülkemizi gittikçe tehdit eden bazı ‘dini cemaat ve yapılanmaların’ ‘fani’ olarak adlandırdıkları; ‘erkek’ üyelerinin sarıkla, cübbeyle elinde kocaman bir tesbihle; ‘kadın’ üyelerinin ise adeta yerlere kadar sarkan simsiyah giysileri ve hatta yüzlerine örttüğü peçeleriyle sokak ortasında, kanun, manun dinlemeden kimseyi umursamaz bir şekilde gezdiklerine cümle alem şahit oluyoruz.

Bunun anlamı; Ata’mızın, üzerinde hassasiyetle durduğu ‘kıyafet ve şapka’ devriminin tarafımızca yeterince korunamadığıdır.     

                                                             *

Osmanlı döneminde tekkeler, zaviyeler, dergahlar gitgide çalışmadan, araştırmadan tevekkül felsefesini aslının dışına çıkılarak, kontrolsüz, başına buyruk işleyen yerler hâline dönüşmüştü.

Ayrıca tekke ve zaviyelerin başında bulunan softalar, yobazlar ve din tacirleri; genelde bilimsel eğitimden mahrum bırakılmış, dini hassasiyeti olan saf ve temiz insanları, inanç odaklı duygusal etkileyici birtakım sözlerle aldatıp, kandırarak aile ortamından koparıp kendi karanlık dergahlarında kul, köle haline getirerek, ‘Mafya’ tipi içinden asla çıkılamaz, reddedilemez, geri dönülemez bir yapılanma içine sokup artık elinde avucunda ne varsa sömürüp alıyor ve böylece inançlı bir kişi kandırılıp, aldatılmanın bedelini oldukça ağır bir şekilde ödemiş oluyordu.

Atatürk’ün dediği gibi Türkiye Cumhuriyeti artık, sahte şeyhler ve müritler memleketi olamazdı. İşte 30 Kasım 1925’te kabul edilen bir yasayla bu tür yozlaşmış tekke, zaviye dedikleri yerler bu nedenle teker teker kapatıldı.  

Ama günümüzde ne yazık ki, kısmen de olsa bu ve benzeri Gülen Tarikatı   yani ‘FETÖ’ türü yapılanmalar, siyasi rant uğruna bazı çıkar çevreleri tarafından destek görmektedir. Ama ‘Anayasal’ suç kapsamındaki bu şer yuvaları ne yazık ki devletin bazı bağımsız savcı ve hakimlerinin nasılsa gözünden kaçmaktadır!

Gelecek yazı, Hukuk ve Eğitim Alanında Yapılan Devrimler üzerinedir.

Dijital erişim: Google-Polatlı Postası-Yazarlar