NEREYE SAVRULUYORUZ? (29) 12 EYLÜL 1980 ASKERİ DARBESİ

O yıllarda TBMM’de Süleyman Demirel’in lideri olduğu Adalet Partisi, Bülent Ecevit’in lideri olduğu CHP, Alparslan Türkeş’in lideri olduğu MHP ve Necmettin Erbakan’ın lideri olduğu MSP bulunuyordu.

1980 yılı ortalarında TBMM’de yapılan sayısız oylamalara karşın Cumhurbaşkanı bir türlü seçilemiyordu. Bu da 1980 Askeri Darbesi için tetikleyici bir nedendi.

12 Eylül 1980’de Orgeneral Kenan Evren önderliğinde 5 kişilik bir Askeri Cunta heyeti ihtilal yaparak, mümkün olan en kısa süre içinde seçim yapılacağı vaadiyle ülke yönetimine el koymuştu. Yani diğer adıyla, “Demokrasi” askıya alınmıştı.

İlk bildiride, gerekçe olarak “Girişilen harekâtın amacı; ülke bütünlüğünü korumak, millî birlik ve beraberliği sağlamak, muhtemel bir iç savaşı ve kardeş kavgasını önlemek, devlet otoritesini ve varlığını yeniden tesis etmek ve demokratik düzenin işlemesine mâni olan sebepleri ortadan kaldırmaktır." ifadeleri yer almıştı.

Müdahale sonucu TBMM ve Süleyman Demirel'in başbakan olduğu hükûmetin faaliyetine son verildi, parlamento üyelerinin dokunulmazlığı kaldırıldı, ülkenin her yerinde sıkıyönetim ilan edildi, yurt dışına çıkışlar yasaklandı.

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren devlet başkanı oldu. Yasama yetkisini kullanmak üzere, Kenan Evren başkanlığında Kuvvet Komutanları ve Jandarma Genel Komutanı'ndan oluşan Milli Güvenlik Konseyi kuruldu.

Siyasi partiler lağvedildi, parti liderleri önce askerî üslerde gözetim altında tutuldu, sonra serbest bırakıldı, bir süre sonra ise bazıları yargılandı.

12 Mart 1971 Muhtırası sonrasında değiştirilen 1961 Anayasası uygulamadan kaldırıldı ve Türkiye siyasetinin yeniden tasarlandığı bir askerî dönem başladı.

Anayasa hazırlandı, 7 Kasım 1982 günü halkoyuna sunuldu, %91,37 oy oranı ile 1982 Anayasası ve Kenan Evren'in Cumhurbaşkanlığı kabul edildi.

Darbe sonrası; resmî rakamlara göre 650.000 kişi gözaltına alındı, 230.000 kişi askerî mahkemelerce yargılandı, cezaevlerinde ise işkence sonucu 171 kişi olmak üzere yaklaşık 300 kişi öldü, 48 kişi (24 adi suçlu, 15 sol, 8 sağ, 1 ASALA militanı) idam edildi.  

Yorum: Ülkemiz hatta dünya tarihine bakıldığında; geri kalmış ülkeleri

yöneten siyasi liderlerin, gelişen toplumsal olayları fütursuzca “nalıncı keseri” gibi kendi tarafına yonttuğunu görürüz. Çünkü o ülkelerde ayakları üzerinde sağlam duran bir “hukuk” sisteminden söz edilemez.

Bu durumda olaylar hakkında karar verirken bizlere düşen görev ise; madalyonun iki yüzüne de bakmak olmalıdır. Yani hiçbir şey veya hiçbir olay ne kap kara ne de süt beyazdır. Olayların değişmeyen tek rengi vardır. O da “gri”. Bir olayın arzu edilmeyen, kabullenilmeyen sorunlu yönleri olduğu gibi, iyi ve olumlu tarafları da olabilir.

Evet 12 Eylül Askeri Darbesi asla kabul edilemeyecek, “faşist” bir harekettir. Madalyonun bu “kara” yüzünü tartışmasız cebimize koymalı ama olayları da sağ duyumuzla enine, boyuna, çift yönlü olarak değerlendirmeliyiz.

Gelecek yazımda, “Türkiye’yi 12 Eylül’e götüren nedenler ve Konya mitingi. Kanıma dokundu!” konusuna değineceğim.