29 EKİM 2023, CUMHURİYET’İMİZİN 99.KURULUŞ YILDÖNÜMÜ KUTLU OLSUN
Konuya girmeden önce, güzel ülkemizde günümüzden tam 99 yıl önce, 29 Ekim 1923 tarihinde Ulu önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde, Ankara’da bulunan TBMM Hükümeti tarafından oy birliği ile Anayasa değiştirilerek, “Türk Devletinin yönetim şekli Cumhuriyettir” kararı alınmıştır.
Alınan bu tarihi kararla; yaklaşık 7 Asırdır Padişahlık sistemi ile yönetilen Osmanlı İmparatorluğunun ömrü, 1nci ve 2nci Meşrutiyet denemelerinden sonra sona ermiş, yerine aynı toplumun devamı olarak, “Cumhur” yani Halkın katılımıyla yönetilen devlet sistemi olarak tarif edilen “Cumhuriyet” kabul edilmiştir.
CUMHURİYET-DEMOKRASİ VE HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ: Saç ayağı şeklindeki bu üç kavram şayet birbiriyle uyum içinde olursa, dünyanın neresinde olursa olsun, orası bu konuda mutlu bir toplum veya ülke olacaktır.
Şimdi, “Cumhuriyet” kelimesinin anlamına bira açıklık getirelim. Hükümdar olmayan ve modern zamanlarda genellikle devlet başkanı olan veya bir devlet şefi bulunan hükümet biçimine sahip bir siyasi birim (ulus gibi) anlamını taşır.
Cumhuriyet, ulusun veya milletin egemenliği için belirli süreler içinde olmak şartıyla seçtikleri milletvekilleri ile kendi iradelerini temsil ettikleri yönetim şekli olarak da tanımlanır. “Cumhuriyet” adlı Ulus veya Devlet yönetim biçimini biraz daha anlaşılır kılmak için örneklendirelim: Örneğin kendi ülkemiz “Türkiye Cumhuriyeti Devleti” nin siyasi yapılanması nasıldır? Sorusuna basit ve anlaşılır bir cevap bulmaya çalışalım.
Devletin yönetilebilmesi için Siyasi Partilere gereksinim vardır. Dört yılda bir yapılan Millet Vekili seçimlerinde bahsi geçen siyasi partiler boy gösterirler. Vatandaşlar kanunla belirlenen bir yaş sınırında oy kullanma hakkına sahiptir. Bu sahip olduğu tek oyunu gizli bir ortamda özgür iradesiyle arzu ettiği partiye verir.
Sandıklar parti gözlemcileri huzurunda açılıp, geçerli ve geçersiz oylar sayılarak tutanaklara geçirilir. Seçim Kurullarına mühürlü torbalarla teslim edilir.
Ülke çapında oylar sayılır ve Yüksek Seçim Kurulu Partilere göre oy dağılımını tespit eder. Partiler aldıkları oy oranı karşılığında TBMM. ye Millet Vekillerini gönderirler. Çoğunluğu sağlayan Parti Hükümet kurmaya hak kazanır.
İşte burada “Cumhuriyet” i temsil edecek ve yönetecek bir lidere yani “Cumhurbaşkanı’na” gereksinim vardır. Cumhurbaşkanı Partilerin gösterdikleri adaylar arasından gizli oyla seçilir. Bu seçim kanunlarda açıkça tarif edilir. Cumhurbaşkanı da teamüllere uygun olarak en fazla oy alan partinin liderine Hükümet Başkanlığı görevi verir. Başbakan da kendi kabinesini oluşturarak, Meclisten “Güven Oyu” ister. Aldığında ülkeyi yönetecek Cumhuriyet Hükümeti kurulmuş olur.
***
“Demokrasi” köken itibariyle Antik Yunancadan gelen bir sözcüktür. Baştaki "Demos" ; halk, yurttaş topluluğu, sıradan halk gibi pek çok anlamı olan bir sözcüktür. Son kısımdaki "kratos" ise; iktidar, yönetme, güç anlamına gelmektedir.
Bir ülkede “Cumhuriyet” şayet “Demokrasi” ile taçlanmadığı takdirde anlamını büyük ölçüde yitirir ve muhtemelen Siyasi İktidarların çıkar odaklı güdümüne girer. Cumhuriyet’in başı olan “Cumhurbaşkanı”, “Demokrasi’den” yoksun olan devleti kontrolsüz, sağlıksız, başına buyruk ve denetimsiz yürütebilir. Bu durum da o ülkede yaşayan halk için kötüye gidiş demektir.
Demokrasi bilinci aileye, çevreye ve en önemlisi de toplumun çağdaş, bilimsel eğitim düzeyine bağlıdır. Ülkemizde yaşayan Türk toplumunun eğitim ortalaması ise; Cumhuriyet’in 99 yıl önce ilanından sonra, yüksele yüksele ancak sekiz yıllık “Ortaokul” düzeyine ulaşmıştır. Bu eğitim seviyesi gelişmiş, Avrupa ülkeleri, Japonya, ABD, Kanada gibi ülkelerin eğitim düzeylerinin oldukça altındadır. İşte bu yetersiz eğitim seviyesine sahip toplum; siyasetçiler tarafından, ya aşırı milli, ya da aşırı dini duygular istismar edilerek, denetim altına alınabilir. İşte o zaman demokrasi saati ya bozuk çalışır ya da durur.
Demokrasisi oturmuş ülkelerde yaşayan toplumlar, kendilerini yöneten Siyasi İktidar şayet adil değilse, bireyler Anayasa’larında açıkça belirtilen “hak ve özgürlükleri” ne sahip çıkmak için, izin almaksızın “gösteri ve yürüyüşler” düzenlerler. Bu toplumlarda gazeteciler, basın ve sosyal medya kullanıcıları özgürdür. En önemlisi de gelişmiş toplumlarda “adalet sistemi” tamamen bağımsızdır. Demokrasisi oturmuş toplumlarda, kişi seyahat özgürlüğüne ve inanç özgürlüğüne sahiptir. İşte bu özellikler “Anayasa” ve kanunlar tarafından güvence altına alınırsa, en önemlisi de uygulamada sorun yaşanmazsa, o zaman yönetim şekli gerçek “Cumhuriyet” olur.
“Cumhuriyet” şekli ise farklı olabilmektedir. Örneğin, doğu komşumuz İran Şahlık ile yönetiliyordu. 1989 yılında Ayetullah Hümeyni devriminden sonra adı, Anayasa değişikliğiyle, “İran İslam Cumhuriyeti” oldu. Evet, bu devletin adında da “Cumhuriyet” var ama gel gör ki, yönetim şekli bir Dini İnanç üzerine oturtulmuştur. Son günlerdeki, “zorla baş örtülmesi kanunu” yüzünden çıkan olaylarda neredeyse 100 civarında İran vatandaşı yaşamını yitirmiştir. Özellikle İran’ın yürekli kadınları haklı tepkilerini göstermiştir. Olayları protesto etmek için Türkiye dahil bütün dünya ayağa kalkmış ve tepkisini göstermiştir.
***
“Hukukun Üstünlüğü” kavramı bir toplumun en temel güvencesidir. Bu özellik TBMM. de 3 ayrı erk olarak, “yasama, yürütme ve yargı” şeklinde son Anayasa değişikliğine kadar hani kör, topal götürülüyordu. Önce Meclis çoğunluğu avantajıyla “Anayasa” değişikliği yapıldı ve ardından Haziran 2018’de yapılan seçim sonucunda, tüm yetkiler seçilen partili Cumhurbaşkanı üzerinde toplandı. Bunun açık anlamı ise; bahsi geçen “yasama ve yürütme erkleri” nin, seçilmiş olan Cumhurbaşkanı’nın kontrolüne geçmesidir.
Umarım güzel ülkemiz, gelecekte, ayakları yere daha sağlam basan, eşitlikçi, paylaşımcı, denetlenebilir ve günümüzdekinden daha adil bir “Cumhuriyet” ile anılır. Cumhuriyet’imizin 99. Kuruluş Yıldönümü kutlu olsun.