Geçtiğimiz hafta ülke olarak yürekleri dağlayan bir felaketle sarsıldık. Türkiye, 21 Ocak sabahına Bolu Kartalkaya Kayak Merkezi’nden gelen kara haberle uyandı. Grand Kartal Otel’de gece yarısı başlayan yangında, 76 insanımızı kaybettik. Acımız büyük ama öfkemiz daha da büyük...

Lüks bir otelde keyifle tatil yapmayı hayal eden aileler, o gece yaşanan ihmaller zinciri nedeniyle feci bir şekilde can verdi. Yangın mı öldürdü? Hayır. Bu bir kaza değildi. Bu ihmal, sorumsuzluk ve denetimsizliğin bir sonucuydu...

Yangının çıkış noktası araştırılıyor ama facianın boyutunu büyüten nedenler ortada. Yangın merdiveni yok, yangın sensörü yok, acil çıkış kapıları yetersiz. İhmaller açıkça nice canlarımızı ölüme itti.

Otelin 12 katlı olduğu ve 238 kişinin konakladığı bir yerde güvenlik önlemlerinin bu kadar eksik olması, denetim mekanizmalarının ne kadar zayıf olduğunu gözler önüne seriyor.  Göz göre göre gelen bu faciadan kim sorumlu?

Yangında can verenler sadece istatistiklerden ibaret değil, kimi dumanla boğularak, kimi alevlerin arasında yanarak hayatını kaybetti. Tatil için gülerek gittikleri o otel, mezarları oldu. Yakınlarını kaybedenlerin acısını yüreğimizde hissediyoruz, ama onların çektiği acının tarifi yok...

Her felaketin ardından aynı döngüyü yaşıyoruz. Artık millet olarak “ihmal” kaynaklı felaketlerden yorulduk. Bu acıdan çıkarılacak tek olumlu ders, bir daha benzer bir felaketin yaşanmaması için gereken adımların atılmasıdır. Gidenleri geri getiremeyiz ama bundan sonrası için sorumluluk alabiliriz.