- Tümen’e İzmir’de Hürrem Bey adında bir kişi komuta ediyormuş. Bu kişi ve İzmir’deki iki alayın kılıç artıkları (yani sağ kalanları), subaylarıyla beraber esir olmuşlar ve Yunanlılar bunları gemilerle Mudanya’ya taşımış.
Bekir Sami Bey ise, Atatürk’ün gönderdiği emri beş gün sonra ancak Bursa’ya geldiğinde öğrenmişti ve O’na şu bilgiyi veriyordu;
“Ulusal amaçları uygulamaya koyacak yeterli araçlar bulamadığımdan, tümenimi yeniden düzenlemeyi başarırsam daha iyi hizmetler vereceğimi mümkün gördüğümden 21 Haziran sabahı Kula’dan Bursa yönünde hareket etmek zorunda kaldım. Bununla beraber, birçok engellere rağmen ulusal bir mücadelenin, vatanın kurtarılması için zorunlu olduğu fikrini her tarafa yaymayı başardım.”
Ayrıca görüş ve uygulamalarıma güçlü inancı olduğunu vurguluyor ve ilave olarak, Çine’de bulunan 57. Tümen’e de emir vermemi, kendisine de emir vermeye devam etmemi istiyordu.
***
Yorum: Sizin de dikkatinizi çekti mi? Bilemem ama benim dikkatimi çeken önemli bir gelişmeye imza atmış Atatürk. Daha önce ilgilendiği yerler Samsun, Ankara, Diyarbakır ve Konya’daki komutanlıklar olduğu halde, ilgi ve etkileşim alanlarını bir hayli genişleterek, süratle Trakya’ya ve Yunanlılarla savaşın tam göbeğine İzmir, Denizli ve Manisa’ya kadar yaymış. Tabii ki bunlara, hemen her gün şifreli mesaj gönderdiği İstanbul’u da eklemek doğru tespit olur. Bu işlerin tamamının 19 Mayıs-21 Haziran 1919 arasında yani kabaca bir ay gibi çok kısa bir zaman diliminde gerçekleşmesinden bahsediyorum. Dile kolay…
***
Şimdiyse sıra, Ulusal Örgütün kurulmasına ve ulusun uyarılmasına gelmişti: Samsun’dan sonra Havza’ya oradan da 12 Haziran 1919’da Amasya’ya gittim. Bu süre içinde ülkenin tamamında ulusal örgüt kurulması gereğini genelgeyle bütün komutanlıklara ve üst düzeydeki sivil memurlara duyurdum.
İzmir’in ardından Manisa ve Aydın’ın Yunan ordusu tarafından işgali ve yapılan saldırılar, zulümler hakkında henüz ulus aydınlatılmamış ve milli varlığa vurulan bu korkunç darbeye karşı açıkça herhangi bir tepki ve şikâyet ortaya konulmamıştı. Bu nedenle ulusu uyarıp harekete geçirmek gerekiyordu. İşte bu amaçla bütün komutanlıklara ve valiliklere birer genelge gönderdim ve dedim ki:
“İzmir’in ve ne yazık ki ardından Manisa ve Aydın’ın işgali, gelecekteki tehlikeyi daha açık hissettirmiştir. Ülke bütünlüğümüzün korunması için, ulusal coşkunun daha canlı olarak gösterilmesi ve devam ettirilmesi gerekmektedir. İşgal olayı ulusumuza kan ağlatmaktadır. Sindirilemez ve katlanılamaz bu durumun derhal giderilmesi konusunun tüm dünyaya anlatılması konusunda, önümüzdeki günlerde ülke genelinde büyük ve heyecanlı mitingler yapılarak bu konudaki bilginin telgraf yoluyla yabancı devletlerin temsilcilerine bildirilmesi doğru olur. Ayrıca bu gibi toplantılarda yabancılara karşı halkın düşmanca tavır göstermesi engellenmelidir. Siz değerli lider arkadaşlarımın, yukarıda belirtilen konularda başarılı olacağına olan güvenim tamdır. Sonucun bildirilmesini rica ederim”.
***
Yorum: M. Kemal Paşa Yunan ordusunun işgal ettiği İzmir, Manisa ve Aydın’dan bilgi alamamaktan şikâyetçiydi. Aslında bu sorun ülkenin neredeyse tamamında mevcuttu. Çünkü Komuta kademesi veya Valiliklerden bulundukları bölge insanına yeterli bilgi akışı sağlanamıyordu. Bu sorunu çözmenin en güzel yolu da düzenlenecek olan “mitingler”idi. Bu konunun halledilme işi de, tıpkı diğerleri gibi Atatürk’e kalmıştı.
'