Değerli okurlarım, “POLATLIPOSTASI” için düzenlediğim köşe yazılarımın bir kısmını; ATAMIZIN Büyük eseri “NUTUK” u inceleyerek sizler için ilginç olacağını düşündüğüm bazı paragraflara ve onlarla ilgili kendi yorumuma ayırıyorum. Şimdi Amasya ile ilgili enteresan bir olayı sunuyorum:

 

  1. Kemal Paşa yiyor ki: Adını saklayan bir tanıdığın Amasya’ya gelmesi: Daha Havza’da bulunduğum sırada Ankara’da bulunan 20. Kolordu Komutanı Ali Fuat Paşa’dan bir şifre telgraf aldım. Bu telgraf kabaca, “Tanıdığınız bir kişi, bazı arkadaşlarla İstanbul’dan buraya gelmiştir. Ne yapmaları gerektiği hakkında ne emir buyuruyorsunuz?” şeklindeydi.


Telgraf adeta bir bilmece gibiydi. Ankara’ya gelen kişileri tanımıyordum ama bana ne yapmam gerektiği soruluyordu. Neden adlarını şifreli olarak bana bildirmek istemiyorlardı? Sonunda bir yol buldum ve Fuat Paşa’ya, O kişilerle birlikte gizlice, kıyafet değiştirerek yanıma gelmesini söyledim.

'

Fuat Paşa emrimi aldıktan sonra o arkadaşlarla birlikte Havza için yola çıkmış, fakat ben bazı nedenlerden ötürü Havza’yı terk ederek Amasya’ya gitmek zorunda kalmıştım. Yolda durumu anlayınca hep birlikte 21/22 Haziran’da Amasya’ya geldiler.

Adı şifrede belirtilmeyen kişi ise Rauf Bey’di.

*

İstanbul’u terk etmek üzere, evimden otomobilime bineceğim sırada Rauf Bey yanıma gelmişti. Bineceğim vapurun izleneceğini ve İstanbul’dayken tutuklama- dıklarına göre, belki de Karadeniz’de batırılacağımı güvenilir bir kaynaktan işitmiş, onu haber verdi. Ben İstanbul’da kalıp tutuklanmaktansa batıp boğulmayı tercih ettim. Kendisine de eninde sonunda İstanbul’dan çıkmak zorunda kalırsa benim yanıma gelmesini söyledim.

*

Rauf Bey, gerçekten İstanbul’dan çıkmak gereğini duymuş… Fakat benim yanıma gelmedi. Arkadaşı olan 56. Tümen Komutanı Albay Bekir Sami Bey’le buluşmak üzere ve İzmir cephesine daha yakın bir yerde daha aktif ve daha yararlı olacağını düşünerek Bandırma-Akhisar yoluyla Manisa bölgesine gitmiş. Gittiği yerde insanların manevi durumunu bozuk, vaziyeti tehlikeli ve korkunç görmüş. Hemen isim değiştirerek oradan Ödemiş, Nazilli, Afyonkarahisar üzerinden Aziziye-Sivrihisar yoluyla ve arabayla da Ankara’ya Fuat Paşa’nın yanına gelmiş ve bana haber göndermiş; pek güzel ama adını saklayarak beni üzmenin bir anlamı var mıydı?

'

Diğer taraftan, 3. Kolordu Komutanım olup Samsun Mutasarrıflığında bıraktığım Refet Bey’i, artık Sivas’a kolordu merkezine göndermek istiyordum. Birkaç kez gelmesi için emir vermiştim. Bölgeyi teftişe çıkmış. Emirlerime cevap bile alamıyordum. Sonunda o da, bir rastlantı eseri o gün gelmişti.

'

Rauf ve Refet beylerin kararsızlığı!

Şimdi imza konusuna gelelim:

Ben, taslağın yeni gelen arkadaşlar tarafından da imzalanmasını istedim. O sırada Rauf ve Refet Beyler benim odamda, Fuat Paşa diğer odada bulunuyordu.

Rauf Bey misafir olduğundan bu taslağa imza koymak için kendinde bir ilgi ve yetki görmediğini nezaket gereği bildirdi. Bunun tarihi bir an olduğunu ifade ederek imza etmesini söyledim. Bunun üzerine imzaladı.

Refet Bey, imzadan kaçındı ve böyle bir kongrenin yapılmasındaki amacı ve yararı anlayamadığını söyledi.

İstanbul’dan beri yanımda getirdiğim bu arkadaşın, “tuttuğumuz yola göre” anlaşılması çok basit olan bir konuda, gösterdiği düşünce ve duygu durumundan üzüntü duydum. Fuat Paşa’yı çağırttım. Paşa amacımı anlayınca hemen imza etti. Fuat Paşa’ya Refet Bey’in kararsızlığının sebebini anlayamadığımı söyledim. Fuat Paşa Refet Bey’den, biraz ciddi biçimde açıklama istedikten sonra, Refet Bey taslağı eline alarak kendine özgü bir işaret koydu. Öyle bir işaret ki, bunu bu taslakta bulmak biraz zordur. (Buyurun! Merak edenler inceleyebilir)

'

Efendiler, gereksiz gibi görülebilen bu açıklamalar, gelecek yıllar ve olaylara ait bazı karanlık noktaları aydınlatmaya yararlı olur düşüncesiyle yapılmıştır.

'

*

Yorum: Mustafa Kemal Paşa, daha Havza’da iken ileriye dönük planlarını yapıyor. Havza’dan Amasya’ya, oradan Sivas’a ve oradan da Erzurum’a gidecek. Adı geçen bu şehirler ileride haklı olarak tarihteki yerlerini alacaktır.

'

19 Mayıs 1919 tarihinde Samsun’dan başlayıp, 9 Eylül 1922 günü Yunan Ordusunun Türk Ordusu karşısında perişan olup İzmir’e giderek, orayı da yakıp yıkıp kendilerini bekleyen gemilere binip kaçmalarına kadar, “özgürlük” mücadelesinin savaşlar bölümünü başarıyla halleden Mustafa Kemal’in etrafında kenetlenen ilk önderler arasında yukarıda adı geçen komutanlar vardı.

'

Bunlar içinde dikkatimi çeken iki kişinin davranışı kayda değerdir. İlki Deniz Kuvvetlerinde Albay rütbesinde iken, Ekim 1918’de yeni kurulan Ahmet İzzet Paşa kabinesinde Bahriye Nazırlığına (Bakanlığına) getirilen Rauf (Orbay) Bey’dir.

'

Daha sonra İstanbul İtilaf devletleri tarafından işgal edilince Rauf Bey görevinden istifa edip İstanbul’dan önce Ege’ye sonra gizlice Ankara’ya, oradan da Amasya’da bulunan Mustafa Kemal Paşa’nın yanına gider. Kısa bir tereddütten sonra Sivas Kongre taslağına imzasını koyar.

'

Diğeri ise Mustafa Kemal Paşa ile birlikte Bandırma vapuru ile Samsun’a giden ve orada görevlendirilen, daha sonra Amasya’ya gidip Mustafa Kemal ile görüşen ama Sivas Kongre taslağını imzalamaktan korkup imzalamak istemeyen ama orada bulunan Fuat Paşa’nın sert çıkışı karşısında, imza yerine sadece bir işaret koyan Albay Refet (Bele) Bey’dir. Bana göre her ikisi de Padişahlık etkisinden tam olarak kurtulamamış ve Atatürk’ün “bağımsız vatan” kavramını yeterince yüreklerinde hissedememiştir.

'

'

'

'

'

'