AIF 1. Tümen, 1. Tugay, Muhabere Bölüğünden Onbaşı Frederick James savaş alanında şahit olduğu trajik bir olayı bakın günlüğüne nasıl yazmış:
“Tugay komutanı hattın gerisinde kaldı. Biraz gittikten sonra Irvine bir düşman tüfeğiyle vuruldu ve kısa süre sonra da öldü. Neredeyse aynı anda Tugay komutanı da hatlarımızın arkasındaki çalılıklarda gizlenen bir Türk pusu nişancısı tarafından vuruldu ve o da fazla yaşayamadı. O anda muhabere subayımız Teğmen E. G. Hamilton, Tugay karargâh’ında kalan tek subaydı ve bu nedenle geçici olarak 1. Tugay komutanlığını üslendi.”
Aynı gün, yani 25 Nisan 1915’te İngiliz birlikleri 29. Tümen Komutanı Tümgeneral Aylmer Hunter- Weston’un komutasında Gelibolu’nun güney ucu olan Seddülbahir sahiline çıkarma yapmaya başladılar. İngilizler Türklerin kendilerini Ertuğrul Koyu’nda, Tekke Koyu’nda, İkiz Koy’unda, Morto Koyu’nda ve Pınariçi Koyu’nda beklediklerini biliyordu. Çıkarma yapılan koyların dar olan sahil şeridi kumsaldı ama hemen arkasında tüm sahil boyunca uzanan, 50 metre yükseklikte dik bir falez vardı. Esas sorun sırtında kazma-kürekli ağır sırt çantası ve elinde silah taşıyan askerlerin bu falezi aşmasıydı. Falezin üstündeki fundalığa gizlenmiş Türk askerleri ise üzerlerine gelecek davetsiz misafirlerini bekliyordu. Ama İngiliz savaş gemilerinden falezin üzerine yapılan yoğun top atışlarıyla Türklerin bulunduğu düşünülen bu bölge, önce iyice dövüldü. Ardından da sahile çıkan İngiliz askerleri az zayiatla faleze tırmanışa geçtiler.
- İngiliz Tümeni, 86. Tugay, 1. Lancashire Hafif Piyade Alayından Binbaşı Harold Shaw çıkarma botlarından sahildeki kumsala çıkışlarını günlüğüne şöyle yazmıştı:
“Falezde sağımda ve solumda, bir siperde bize rastgele ateş eden bir Türk hattı vardı. Arkaya baktım, benimle önümüzdeki dikenli engel telleri arasında bir asker ve kumların kenarına dizilmiş bütün bir hat vardı. Arkalarındaki deniz kıpkırmızıydı ve tüfek takırtıları arasında iniltiler duyulabiliyordu. Birkaçı ateş ediyordu. İlerlemelerini işaret ettim. Arkadaki askere işaret vermesi için bağırdım; ‘Göğsümden vuruldum!’ diye karşılık verdi. O zaman hepsinin vurulduğunu anladım. Askerlerin birinden bir tüfek aldım ve sağımdaki falezde bulunan adamlara ateş etmeye başladım ama çok yavaş ateş edebiliyordum, çünkü mekanizmayı ayağımla açmak zorunda kalıyordum, kumdan ötürü kilitleniyordu. O sırada Maunsell yanı başımda vurulup öldü. Askerlerimiz dış kanatlardaki botlardan falezlere tırmanmaya başladılar.”
Lancashire Hafif Piyade Alayı ağır kayıp vermiş ve o an için engellenmişti. Onların arkasında, Ertuğrul Koyu’ndan Tekke Koyuna yönlendirilen 1. Essex Alayı, saat 08.30 sularında karaya çıkmaya başladı, ama durduruldu. Aslında Tekke Koyu da tamamen güvende değildi. HMS Implacable dan Deniz Teğmen Hugh Tate’in dediğine göre:
“Yalnızca kumsalda yüzden fazla ölü vardı, kum kızıla boyanmıştı. Su ve ceset dolu terk edilmiş bir filika, geçici bir iskelenin temelini oluşturuyordu. Elli kadar Türk yukarıda aniden belirdi, bize ateş ettiler sonra teslim oldular. Dört adamımız falezde gizlenen bir Türk pusu nişancısı buldu, süngüleyip uçurumdan aşağı attılar. Bütün iç organları dışarı çıktı. Bir ast ile üç asker, bize ateş eden diğer pusu nişancılarının yerini saptamaya çalıştı ama fazla başarılı olamadılar ve uçurumdan aşağı düşüp öldüler. Biri yaralandı ve haykırarak bize doğru sendeledi”
Türk piyadeleri böyle bir hedefi zor kaçırırdı ve korkunç bir katliama başladılar. 29. Tümen, 86. Tugay, 1. Kraliyet Dublin Hafif Piyade Alayından Teğmen Guthbert Maffett kendisinin de içinde yer aldığı trajik savaşı günlüğüne şöyle yazmış:
“Makineli tüfeklerle ve mermilerinde yakıcı bir karışım bulunan pompom toplarıyla üzerimize korkunç bir ateş açtılar. İçinde bulunduğum botu aralıksız vurmaya başladılar ve kıyıya doğru kürek çekerken adamlarımdan birçoğunu öldürdüler. Kürek çeken bahriyelilerden birçoğunu kaybedecek kadar da şanssızdık. Askerler onların küreklerini devralmak zorunda kaldı ve kürek çekmeyi fazla bilmedikleri için, sonunda sahile yanlamasına ulaştık ve düşmana daha iyi bir hedef sunduk. Karaya oturmadan hemen önce bot, yangın çıkarıcı mermilerle bir iki kez vuruldu ve yanmaya başladı. Açılan deliklerden yarısına kadar su doldu. Yaralanan askerlerin çoğu botun dibine düştü ve orada ya boğuldu ya da üzerine düşen diğer yaralıların altında nefessiz kaldı; birçoğu da acı içinde yanarak öldü.”
1915’in İngiliz Ordusu, gerçek savaş işinde profesyonellikten yoksundu, diyor yazar Peter Hart ve devam ediyor. Seddülbahir koylarındaki kaos, bu amatörlüğün tanığıydı. Yine de Ertuğrul koyundaki İngiliz başarısızlığının tek nedeni alandaki yetersizlik değildi. Birincisi, sayıları az olan Türkler üstün bir beceri ve cesaretle çarpıştılar. Mevzilerine adeta yapışıp kaldılar; teslim olmanın uygun bir seçenek olduğu durumlarda ve İngilizler sonunda üzerlerine hücum ettiğinde katledilebileceklerini kabul ederek tutunmaya devam ettiler. İngiliz yenilgisinin temel nedeni buydu. İkincisi İngiliz planları gülünç derecede iyimserdi; donanmanın bombardımanına Türklerin ciddi bir direniş gösteremeyeceğine inanıyorlardı.
İstilacıların İngiliz komutanı Hamilton’ın planlarına göre, Orgeneral Albert d’Amade komutasındaki Fransızlar, Seddülbahir çıkarmasını destek için Boğazın Asya tarafında bulunan Kumkale’ye çıkarma yaptılar. Kumkale’nin etrafı Türk birlikleriyle sarılıydı. Taarruza hazırlanan Fransız birlikleri vazgeçip savunma hazırlıklarına giriştiler. İlk Türk karşı taarruzları saat 20.30 da başladı. Bütün gece boyunca 3. Tümenden üç tabur Fransız hattına saldırdı. 1. Fransız Tümeni, Sömürge Tugayı, 6. Sömürge Alayından Tabip Subay Josph Vassal günü şöyle özetliyor:
“Ertesi gün şafak sökene kadar bir kan, inilti ve tarifi imkansız dehşet atmosferi içinde yaralılarla ilgileniyoruz. Gemiye durmadan yaralı geliyor. Bir Başçavuş’un şarapnel göğsünü parçalamıştı, öldü. Yine başı yarılmış çok kötü durumda ölmek üzere olan bir Senegal’li asker var.”
Not: (1) Bundan sonraki son yazımda; neredeyse 8 ay süren bu çetin savaşta meydana gelen ilginç olaylardan bahsetmeye devam edeceğim.
Not: (2) www.polatlipostasi.com dan e-gazete okunabilir; ‘yazarlar’ bölümünden de arzu edilirse tüm köşe yazılarıma erişilebilir.