Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100ncü yıldönümünü milletçe, coşku ve
heyecanla kutladığımız bu günlerde, dijital medya üzerinden şöyle bir haber aldım:
“Kayseri’de Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal
Atatürk'ün fotoğrafını yakan 3 lise öğrencisi, jandarma ekiplerince gözaltına
alındı.”
Dedeleri yaşında sade bir vatandaş olarak bu gençlere söyleyecek bir çift
sözüm olacak!
Ama önce soruyorum? Atatürk’ün resmini yakmakla, aynı zamanda
ülkemiz insanının hatta yurtdışında yaşayan Türklerin ve de kalplerimizin ortak
attığı büyük Türk Dünyası dostlarımızın da yüreklerini yaktığınızın acaba farkında
mısınız?
Bakın resmini yaktığınız kişi siz gençler için ne diyor…dinleyin lütfen!
“Ey Türk gençliği! Birinci vazifen; Türk istiklalini, Türk cumhuriyetini,
sonsuza kadar korumak ve kollamaktır. İstiklal ve cumhuriyetine kastedecek
düşmanlar, bütün dünyada örneği görülmemiş bir galibiyetin sahibi olabilirler.
Ey, Türk istikbalinin evladı! İşte, bu durum ve şartlarda dahi görevin, Türk
istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır. Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki
asil kanda mevcuttur” diyor resmini yaktığınız Mustafa Kemal Atatürk. Bu sözleri
güvendiği, inandığı siz Türk gençlerine söylüyor.
Gençler belli ki resmini yaktığınız kişiyi yeterince ya tanımıyorsunuz ya da size
öğretemediler. Ben yardımcı olayım isterseniz:
Resmini yaktığınız kişi; neredeyse askerlik yaşamının tamamını, yiğit ve
kahraman Türk askerinin başında komutan olarak geçirdi. 1911 Trablusgarp
Savaşına, 1912 Balkan Savaşına, 1915 Çanakkale Savaşına (ki bu savaşta kutsal
Gazilik mertebesine yükseldi), 1921 Sakarya Meydan Savaşına ve nihayet 1922
Ağustos’unda Kurtuluş Savaşına katıldı.
İşte gördünüz gençler kimin fotoğrafını yaktığınızı. Bu insan, katıldığı savaşlar
zaferle sonuçlansa bile dur durak bilmedi. Kısacık ömrünün kalanını, Osmanlı’dan
kalan okuma yazma oranı %10’lar da yani yok düzeyinde olan eğitimsiz, cahil
bırakılmış Türk insanını çağa uygun eğitimle, okuma yazma oranının günümüzde %
90’lara ulaşmasını sağladı. Erkeğin ardında ikinci sınıf muamelesi gören kadınlara,
çıkarttığı medeni kanunla eşit haklar tanınmasını, seçme, seçilme hakkını sağladı.
Ülke ekonomisinin canlanması için iktisat kongreleri oluşturdu. Tarım ve hayvancılığa
önem verdi. Osmanlıdan kalan yüklü borcun ödenmesi için planlar yaptı ve borçlar
1938’de Atatürk öldükten sonra da ödenmeye devam ederek kapatıldı.
Bakın gençler sizin resmini güle oynaya yaktığınız Atatürk hakkında, savaştığı,
düşmanı olan İngiliz Başbakanı Winston Churchill ne demiş:
“Savaşta Türkiye'yi kurtaran, savaştan sonra da Türk Ulusunu yeniden
dirilten Atatürk'ün ölümü, yalnız yurdu için değil, Avrupa için de en büyük
kayıptır. Her sınıf halkın O'nun ardından döktükleri içten gözyaşları bu büyük
kahramana ve modern Türkiye'nin Ata'sına layık bir tezahürden başka bir şey
değildir.”
Gençler işte görün! Resmini yaktığınız Atatürk’ün karşısında Kurtuluş
Savaşında yenik düşen Yunanistan'ın önderi Eleftherios Venizelos,te
savaşın galibi Mustafa Kemal Atatürk'ü Nobel Barış Ödülü'ne aday gösterdi.
Bilmiyorum hangi gerekçe ile yaktınız Atamızın resmini. Aklıma bu işi yapan
insanın ya PKK sempatizanı ya da Radikal İslam öğretisi taşıyan İŞİD sempatizanı
olma olasılığı geliyor. Şayet bu çirkin eyleminizin ardında “dini nedenler!” yatıyorsa,
size Atatürk’ün İslam’ın yüceliğinin anlaşılabilmesi adına yaptığı bir eylemden
söz edeyim;
“Gazi M. K. Atatürk 1925 yılında, kutsal kitabımız Kuran’ı Kerim’in Arapça
yazılışının yanında, Türklerin de anlayabileceği tarzda, Türkçe mealinin de
yazılıp yeniden tefsir edilmesi için kurduğu Diyanet İşleri Başkanlığı’na direktif
vermiştir. Bunun üzerine zamanın din alimlerinden Elmalılı Hamdi Efendiye
eser yazdırılmıştır.”
Evet! Şimdi Atamızın resmini yakan bu “bahtsız” gençlere sesleniyorum.
Atatürk’ün nasıl bir insan olduğunu gördünüz. Umarım gelecekte çocuklarınız veya
torunlarınız, “baba…dede neden yaktın o muhteşem insanın resmini? Pişman
mısın?” diye sizi sorgulamazlar! İlhan Küçükbiçmen