İnsan; Doğum ile başlayan yaşamında saf ve temiz duygularla ne kadarda sevimlidir.

Yaşam yolculuğuna başladığında ilk olarak çocukluk döneminde yaşıtlarıyla oyuncaklarını paylaşmak istemez. 

İlk tanıştığı ve ne olduğunu bilmediği duygu “Kıskançlık”tır.

Adım adım büyüdükçe kendini keşfetmeye başladığını zanneder.

Ailenin yönlendirmesiyle gidişatına yön vermek, yönlendirmek istese de kişilik oluşması ile karşı karşıyadır. 

Bir taraftan kendini tanımaya çalışırken benlik savaşı ile mücadele etmeye başlar. 

Kişilik, karakter, bencillik, hırs, öfke, fesatlık, kıskançlık ve veya gibi yaşadığı süreçte oluşmaya çalışan duyguları ile sürekli mücadele eder.

Gençlik ve delikanlılık dönemi sona erip hayatını ikinci adım olan evlilikle taçlandırınca yaşam yolculuğu bu süreçten sonra hiç de kolay olmaz.

Bir de bakmış ki başka bir yol çıkmış önüne. 

Nerede kalmış gençlik hedefleri, idealleri…

Hayatına ve yaşamına yön veren birisi var artık.

Tek başına karar alma devri bitmiştir.

İnsan bu işte;

Karar vermekten korkan, yaşamını ve hareketlerini kontrol eden biri olup çıkar.

Hayatının ve yaşamının nerde başlayıp nerede biteceğini bilmeden, geçmiş ile yüzleşmeye başlamış, doğrularını ve yanlışlarını terazide tartar olmuş. 

Sonuç; "Olsa kumlar adedince ömründe gün sayısı, bil ki o da geçip gider sanki bir saat gibi" Kanuni Sultan Süleyman. 

İnsanın her daim kendisi ile yüzleşmesi gerekir. Önüne, sağına, soluna dön arkana bak.

Yolunuza devam ederken de insan olduğunuzu unutmayın.