CUMHURİYETİMİZİN 100.YILI KUTLU OLSUN

100ncü yılında Türkiye Cumhuriyeti!

Bundan önceki köşe yazımda, 29 Ekim 1923’de Genç Cumhuriyetimizin kuruluş evresinde o zamanki bazı Milletvekillerinin hala Padişahlıkla Cumhuriyet idaresinin arasında bocaladığından bahsetmiştim.

O yılların Rumeli ve Anadolu’da yaşayan, ağırlıklı olarak çiftçilik ve hayvancılıkla geçinen çilekeş Türk Halkını T. B. M. Meclisinde temsil eden bazı milletvekilleri saltanatın kaldırılmasını bir türlü kabullenemiyordu.

Şimdi gelelim, Cumhuriyet’in ilan edildiği 1923 yılında Anadolu ve Rumeli’nin özellikle kırsal kesiminde yaşayan, çiftçilik ve hayvancılıkla geçinen Türk Halkına. Dediğim gibi vatanını kutsal bilen, yeri geldiğinde gözünü kırpmadan canını feda eden bu yiğit insanların yüzyıllardır adını dillerinden asla düşürmediği Halife ünvanlı Padişahlarına saygı ve hürmet duyguları adeta ruhlarına kazınmıştı. Padişah sanki kutsaldı onlar için.

Bu toplum babasından, atasından bu bağlılığı devralmıştı. Şimdi bir tarafta Padişah diğer tarafta da Vatanlarını düşmandan kurtaran Gazi Mustafa Kemal Paşaları vardı. Haklı olarak kafaları karışmış, bocalıyorlardı.

Birileri gelip onları aydınlatmalı, Padişahlıkla Cumhurbaşkanlığı yani diğer bir deyimle Cumhuriyet yönetimi arasındaki farkları onlara anlatmalıydı.

Bu hemen olacak bir şey değildi tabii ki. Bu konuda planlar yapılmalı, Milletvekilleri, Valiler, Kaymakamlar, Öğretmenler, Subaylar, Memurlar gayret göstermeliydi. Evet yapıldı ve kısmen de olsa Cumhuriyet’in erdemi, kazanımları topluma yansıtıldı. Ardından da ATATÜRK DEVRİMLERİ yerini aldı.

Günümüze gelinceye kadar 100 yıl içinde Osmanlı’nın ümmet yapılı Anadolu insanı yavaş yavaş değişim göstererek, (Tarikatlar gibi küçük bir azınlık hariç), sonunda vatandaşlık bilincine erişti.

 

                                                           İlhan Küçükbiçmen