İnsanoğlu’nun en büyük zaaflarından bir tanesi önünde pek çok örnek yada büyüklerinden aldığı nasihatlar, tavsiyeler olmasına rağmen bir türlü yaşayarak öğrenmekten vazgeçmiyor.
Aslında biraz iç sesimizi dinlemeyi öğrenmeyi başarabilsek, hayatımızda kariyerden kişisel yaşama, dostluklardan toplumsal barışa kadar pek çok konuda ciddi bir kalite yakalayabiliriz.
Bakınız size yaşayarak öğrenmek hakkında okuduğum ünlü imparator Napolyon’un yaşayarak öğrenmeye ilişkin anlamlı bir hikayesini paylaşayım.
“Bir gün Napolyon düşman askerlerinden kaçarken, bir bakkal dükkânına girmiş. Bakkala hemen kendisini saklamasını emretmiş.
Bakkal da Napolyon’u müsait bir yere saklayıp, biraz sonra gelen düşmanları da “Az evvel biri koşarak şu tarafa kaçtı.” diye savuşturmuş.
Nihayet biraz sonra Napolyon’un muhafızları yetişmişler. Bakkal ömründe bir daha karşılaşamayacağı Napolyon’a sormuş: “Efendim, af buyurun ama merak ettim, ölümle bu denli burun buruna gelmek nasıl bir duygu?”
Napolyon birden öfkelenmiş. “Sen kim oluyorsun da benimle böyle dalga geçercesine konuşabiliyorsun?” diye bağırmış. Hemen askerlerine, adamcağızı kurşuna dizmelerini emretmiş.
Askerler bakkalın gözünü bağlayıp, karşısına dizilmişler. Mermiler namlulara sürülmüş, artık “ateş” emri verilecek… Adamcağız içinden “Ah, ne yaptın sen? Şimdi ölüp gideceksin.” diye düşünürken, arkadan bir çift el uzanmış, gözündeki bağı açmış.
Karşısında Napolyon varmış. Tek cümleyle cevaplamış Napolyon: “İşte böyle bir duygu!”
Hiyake bize iç sesimizi dinlemenin yanında yaşayarak öğrenenin önemli olduğu kadar acı verici ve derslerle dolu olduğunu da göstererek, insanoğlunun yaşamının tecrübelerden ve edindiği tecrübeleri doğru bir biçimde hayatının devamı için kullanmasından geçtiğini gösteriyor.