Türkiye son birkaç yıl içinde uluslararası anlaşmalar ve karasuları sınırlarındaki haklar sebebiyle Akdeniz saganlığında petrol ve doğal gaz aramaya başladı.
Elbette bu arama gemileri teknolojik ekipmanlar güçlü bir ekonomik yapıyla mümkün olan hadiseler.
Çünkü Dünya genelinde bu tür aramalara sahip teknoloji ve ekipmana çok az sayıda ülke sahip.
Türkiye bu anlamda gerekli hamleyi ve ekonomik yapıyı sağlayarak "Akdeniz'de bende varım" dedi.
Birde bu işin uluslararası ayağı var ki, Türkiye Libya resmi hükümeti ile bir anlaşma yaparak petrol ve doğal gaz araması noktasında işi uluslararası hukuk zemininde de eli güçlü bir hale geldi.
Yani Libya'da hükümet kim olursa olsun, kontrolü kim sağlarsa sağlasın Türkiye'nin hakları hukuki açıdan da korunuyor.
Elbette tüm bunların yanı sıra en önemli sorun ileri ülkelerin Türkiye'nin enerjiye ortak olmasını istememesi.
O kadar ki, şu anda Türkiye'nin arama yaptığı bölgedeki petrol ve doğalgaz kaynakları (rezerv miktarı olatak) Yunanistan, İtalya ve Fransa'nın ç
10 yılı aşkın süredir çıkardığı rezervlerden daha büyük.
Buda elbette rahatsız edici bir özelliğe sahip.
Ne kadar rahatsız olurlarsa olsunlar enerjide büyükler ligine girmek isteyen Türkiye'yi hiçbir şey engellemeyecek.
Çünkü Türkiye kararlı duruşu ile tüm bu ülkelere karşı ekonomik, askeri, siyasal ve uluslararası hukuk alanlarında haklarını sonuna kadar savunacak.
Kısacası Türkiye Akdeniz enerji hamlesi ile son yüzyılın en büyük adımlarından birini atarak haritayı yeniden şekillendiriyor..