Yurdumuzun dört bir yanı tarih kokar. Hanlar, hamamlar, camiler, konaklar. Her biri geçmiş dönemin izlerini günümüze taşıyan canlı şahitlerdir. Ancak bu şahitler, yılların getirdiği yorgunlukla ya yıkılmaya yüz tutuyor ya da yenilenmeyi beklerken sessizce çürüyor.

Ülkemizin her köşesinde kent kimliğini oluşturan tarihi yapılar var. Bunlar sadece taş, tuğla ve harçtan ibaret değil aksine, geçmişin ruhunu, kültürünü ve yaşam tarzını yansıtan değerler. Bugün hala ayakta kalmaya direnen bu yapılar, geçmişin izlerini yaşatırken bir yandan da zamana karşı hayatta kalmaya devam ediyor. Devlet yetkilileri, bazı tarihi yapıları aslına uygun şekilde restore edip yeniden hayata döndürürken, birçok yapı ise kaderine terk edilmiş durumda. Çoğu zaman, bu yapıların belediye mi yoksa bakanlık mı sorumluluğunda olduğu bilinmiyor. Vatandaşlar, kent belleğine sahip çıkmak için yetkililere çağrıda bulunuyor. Ancak çoğu zaman karşılarında muhatap bulamıyorlar. Tarihi miras, sadece geçmişin bir hatırası değil, geleceğe bırakılacak en büyük emanetlerden biridir. Eğer bu yapılar zamanında korunmaz ve restore edilmezse, geçmişin izleri birer birer silinecek ve yerlerine ruhsuz beton yığınları dikilecek.