Yeni eğitim öğretim dönemi start verirken akıllarda Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli uygulaması konusu nasıl olacak sorusu dolanıp duruyor. Ülkenin eğitim politikalarına yeni bir perspektif kazandırma iddiasıyla alel acele pilot uygulama bile yapılmadan yürürlüğe sokulan bu modele tepkilerin önümüzdeki hafta alanlarda vuku bulacağı duyumu alıyoruz. Laik eğitime karşı bir model olduğu gerekçesiyle eğitim sendikaları ve veli derneklerinden eleştiriler ilerleyen haftaların gündem konuları arasında yer alacak. Ayrıca bir diğer tartışma konusu da modelin hem pedagojik hem de toplumsal açıdan sağlıklı olmadığı konusu olarak karşımıza çıkıyor.
Milli ve manevi değerler çerçevesinde uygulamaya sokulan Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli, bazı eleştirmenler tarafından, eğitimin laik ve evrensel ilkelerinden sapma riski taşıdığı gerekçesiyle eleştiriliyor. Haksız da değiller açıkçası. Eğitim sisteminde dini ve milli değerlere aşırı vurgu yapılması, farklı inanç ve kültürlere sahip öğrencilerin dışlanma riski taşıdığı konusunu öne çıkarıyor. Bu durum da haliyle eğitimin toplumda ayrıştırıcı bir rol oynayabileceği endişesini doğuruyor.
Eleştirel düşünce, modern eğitim sistemlerinin temel taşlarından biridir. Ancak Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli'nde, eleştirel düşüncenin önemi yeterince vurgulanmıyor. Eğitimde eleştirel düşüncenin geri plana itilmesi, öğrencilerin özgürce düşünme ve sorgulama yeteneklerini kısıtlayabilir.
Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli'nin hedeflediği eğitim reformları, kırsal ve kentsel alanlar arasındaki eğitim eşitsizliklerini gidermeyi yeterince öngörmüyor eleştirisi de modele ilişkin yapılan eleştirilerden bir tanesidir. Eğitim kaynaklarına erişim, okul altyapısı ve öğretmen kalitesi gibi temel sorunlar, kırsal bölgelerde yaşayan öğrenciler hali hazırda için ciddi dezavantajlar içerisindeyken, bu model, bu sorunlara yönelik somut çözüm önerileri sunmadığı için, mevcut eğitim eşitsizliklerinin daha da derinleşmesi riski de bulunuyor.
Ve bilimsel eğitim! Maarif Modeli'nin milli ve manevi değerlere yoğunlaşması, bilimsel eğitimin geri plana itilebileceği endişesini de beraberinde getiriyor. Bilimsel düşünce ve araştırma yeteneklerinin geliştirilmesi, ülkenin uluslararası alanda rekabet gücünü artırmak için kritik öneme sahiptir. Modelde bilimsel eğitime yeterince güçlü bir vurgu yapılmaması, öğrencilerin küresel bilgi ekonomisinde geri kalmasına yol açacaktır.
Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli, merkeziyetçi bir eğitim anlayışını benimsiyor ve yerel dinamikleri ve farklılıkları göz ardı etme riski barındırıyor. Her bölgenin kendine özgü sosyal, kültürel ve ekonomik özellikleri bulunuyor ve bu farklılıklar, eğitimin yerelleştirilmesini gerektiriyor. Model ne kadar uygulanır uygulanmaz bilemem ancak bu modelin pedagojik ve toplumsal açıdan çeşitli riskler barındırdığı konusu önem arz ediyor.
Eleştirel düşüncenin göz ardı edilmesi, eğitimde eşitsizliklerin derinleşmesi, bilimsel eğitimin geri plana itilmesi ve merkeziyetçi yaklaşım gibi konular, bu modelin uzun vadede Türkiye’nin eğitim sistemi ve toplumsal yapısı üzerinde olumsuz etkiler yaratabilir. Bu nedenle, eğitim reformlarının, kapsayıcı, eleştirel düşünceyi teşvik eden ve bilimsel eğitimi ön planda tutan bir yaklaşımla yeniden değerlendirilmesi gerekir.
Önümüzdeki günler yeni eğitim öğretim döneminde var olan pek çok soruna bir yenisi daha ekleniyor galiba... Ve bu modele karşı tepkiler önümüzdeki eğitim döneminin başlıca gündemleri arasında olacak gibi görünüyor.