Günümüzde Atatürk, İsmet İnönü, Kazım Karabekir, Fevzi Çakmak   gibi çok değerli İstiklal Savaşı kahramanlarımıza; (beğenelim veya beğenmeyelim) onlar hakkında yeterli bilgiye sahip olmadan, ne yazık ki önyargılı davranıldığına şahit oluyoruz. Umarım bu yanlıştan dönenlerimiz gün geçtikçe çoğalır.


Bugün 25 Aralık 2021, İstiklal Savaşı kahramanlarımızdan Gazi M. Kemal Atatürk’ün en yakın silah arkadaşı İsmet Paşanın (İnönü) 48nci ölüm yıldönümü. Kendisini özlemle ve şükranla anıyorum.

Şimdi gelin, Kurtuluş Savaşımızın bu ünlü komutanını biraz yakından tanıyalım:

'

Mustafa İsmet İnönü 24 Eylül 1884 yılında İzmir’de doğdu. Babası Hacı Reşit Malatyalı, annesi Cevriye Hanım ise, bugün Bulgaristan sınırları içinde olan, Deliormanlı idi.

İlk ve orta öğrenimini Sivas’ta tamamlayıp 1897’de girdiği Mühendishane Askeri Lisesini tamamlayıp,  1901 yılında Topçu subayı yetiştiren bir okul olan Mühendishane-i Berri-i Hümayun’a kaydoldu. 1903’te bu okulu Topçu teğmeni olarak bitirdi.

1906’da Harp Akademisinden birincilikle mezun oldu ve kurmay yüzbaşı rütbesiyle Edirne’deki 2. Orduda görev aldı.  1909 yılında başlayan 31 Mart ayaklanmasını bastırmak için gelen Hareket ordusunda görevliydi.

1910–1913 yılları arasında Yemen İsyanı’nın bastırılması harekâtına katıldı. I. Dünya Savaşı sırasında Kafkas Cephesi’nde Kolordu Komutanı olarak Atatürk’le birlikte çalışırken, dostlukları ve devletin geleceği hakkında ortak fikirleri gelişti. Ardından Suriye Cephesi’nde savaşan Mustafa İsmet Bey, Millî Mücadele sırasında Atatürk’ün en yakın silâh arkadaşı olarak öne çıktı.

1916 yılında Mevhibe Hanımla evlendi. Birisi Kurtuluş Savaşı sırasında ölen İzzet dahil dört çocukları oldu. İzzet (1919-1921), Ömer (1924), Erdal (1926), Özden

23 Nisan 1920’de açılan Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne Edirne milletvekili olarak katıldıktan sonra, 3 Mayıs’ta İcra Vekilleri Heyeti’nde Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Vekili oldu. Albay İsmet Bey, milletvekilliği ve bakanlık görevleri üzerinde olarak Batı Cephesi Komutanlığı görevine getirildi. Kuruluş aşamasındaki düzenli ordu ile Çerkez Ethem ayaklanmasının ve iç isyanların bastırılmasında etkin rol oynadı. Ocak ve Nisan 1921’de I. ve II. İnönü savaşlarında Yunan ordusunun Anadolu içlerine ilerleyişini frenledi.

***

Savaş sonrası Mudanya Mütarekesi’nde Türk delegasyonuna başkanlık etti. 2 Kasım 1922’de Dışişleri Bakanı oldu. 22 Kasım 1922’de toplanan Lozan Barış Konferansı görüşmelerinde Heyet Başkanı olarak Türkiye’yi temsil etti. 24 Temmuz 1923’te Lozan Antlaşmasını imzaladı.

Ekim 1923 – Kasım 1924 ve Mart 1925 – Kasım 1937 arasında Başbakanlık görevini yürüttü. Kasım 1923’te Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) başkan vekili oldu; Kasım 1938’den Kasım 1972’ye kadar bu partinin başkanlığını yaptı.

Atatürk’ün 10 Kasım 1938 yılında vefatından sonra Cumhurbaşkanı seçildi ve Mayıs 1950’ye kadar bu görevde kaldı. 1938 yılı Aralık ayında CHP’nin “Değişmez Genel Başkanı” seçildi ve kendisine “Milli Şef” sıfatı verildi. Mayıs 1946’da “Milli Şef” ve “Değişmez Genel Başkanlık” ünvanını bıraktı.

  1. Dünya Savaşı sırasında savaş dışı kalarak Türkiye’yi  savaşın yıkımlarının dışında tutmayı başardı. Kasım 1961 – Şubat 1965 arasında tekrar Başbakanlık yaptı. 1972 yılında Parti Genel Başkanlığı ve Milletvekilliğinden istifa etti. Ölümüne kadar Cumhuriyet Senatosu tabii üyeliği görevini sürdürdü. 25 Aralık 1973 tarihinde vefat etti. Devlet Töreni ile Anıtkabir’de toprağa verildi.


***

İnönü, 1919-1922 Kurtuluş Savaşı’nda, 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet’in ilanında ve Cumhuriyet devrimlerin hayata geçirilmesinde Atatürk’ün sağ kolu olarak çalıştı. Daha sonra devrimlerin kurumsallaştırılmasında, çok partili hayata geçişte (1945) ve 1950-1971 döneminde rejimin otoriter bir siyasal sisteme sürüklenmesinin önlenmesinde yaşamsal bir rol oynadı.

Mükemmeliyetçiliği İnönü’yü, sorumluluk bilinci yüksek bir kişi haline getirmişti. Efsanevi bir öz disipline sahipti. Başlanan işlerin peşini bırakmaz, ciddi bir kararlılık gösterirdi.

İnönü, her zaman deneyimlerinin süzgecinden geçmiş ve öğrendiklerinin ürünü olan siyasi görüşlerini hayata geçirmeye çalışırdı. Ancak, kendisine duyulan güven azalırsa sorumlu mevkileri başkalarına bırakmaya hazırdı. 1945 yılında çok partili hayatı başlattı. Seçim sonuçlarına hep saygı duydu. 1950’li yıllarda Parti Genel Sekreteri Kasım Gülek ile aralarında görüş ayrılıkları vardı, fakat “parti delegelerinin oyları ile genel sekreter seçildiği” için Gülek’i görevinden ayrılmaya zorlamadı. 1972 yılında, CHP Kurultayı kendisi yerine Bülent Ecevit’i parti başkanlığına getirince, ertesi gün devam eden Kurultay’da ayağa kalkarak ve önünü ilikleyerek Ecevit’i karşıladı.

Kurtuluş savaşı ile ülkenin kurtarılması, laik Cumhuriyetin temellerinin atılması ve Batılılaşma yolunda yol kat edilmeye başlanması Atatürk’ün eseridir. Bu çabalarında Atatürk’ün en önemli yardımcısı İnönü olmuştur.

Zaman zaman bazı konularda birbirlerinden değişik düşünmelerine rağmen Atatürk, İnönü’nün düşüncelerine genelde büyük önem verir ve O’na güvenirdi. Gerek Kurtuluş savaşında gerekse daha sonra siyasi hayatta en önemli görevleri İnönü’ye vermişti. Kurtuluş Savaşı başlayınca Atatürk, o zaman daha albay olan İnönü’yü Erkan-ı Harbiye reisliğine [Genelkurmay Başkanlığına] atadı. İnönü’den Lozan Barış görüşmelerini yürütmesini istedi. Çetin geçen Lozan Barış görüşmelerinde de İnönü, Atatürk’ün desteğini daima arkasında buldu.

İnönü, Atatürk’e büyük saygı duyar, ülkeyi kurtaran ve çağdaş uygarlık düzeyine yükseltmeye çalışan Atatürk’e, “Büyük Atatürk” diye atıfta bulunurdu. Bir defasında, “Ben Atatürk değilim. Atatürk’ten beklediklerinizi benden bekleyemezsiniz” demişti.

İnönü de, Atatürk’ün 1938 yılında vefatından sonra Atatürk’ün devrimlerini büyük bir titizlikle korumaya çalıştı. Devrimler tehlikeye girdiği zaman herkese, “Atatürk’ün inkılâplarının mesnedini [dayandığı temeli] ve felsefesini” anlatmaya çalıştı.

Siyasal hayatta, gerektiğinde otoriter önlemler almasına rağmen, demokrasinin güçlü bir taraftarı ve dolayısıyla koruyucusu oldu.  Halkın aklıselimine inandı. Siyasal hayata müdahale eden ordunun bir an evvel kışlasına dönmesine çalıştı ve bu çabalarında başarılı oldu. Son yıllarında, demokrasi anlayışının liberal demokrasiye bir hayli yaklaştığı söylenebilir.

İnönü, önce Cumhuriyet devrimlerini kurumsallaştırma, sonra çok partili hayata geçme ve daha sonra da demokrasiyi koruma çabalarını genellikle yalnız başına sürdürdü.