NEREYE SAVRULUYORUZ? (35) 1980 ASKERİ DARBESİNE GİDEN YOL…”
O yıllarda TBMM’de S. Demirel’in lideri olduğu Adalet Partisi, Bülent Ecevit’in lideri olduğu CHP, Alparslan Türkeş’in lideri olduğu MHP ve Erbakan’ın lideri olduğu MSP bulunuyordu. 1980 yılında Cumhurbaşkanı bir türlü seçilemiyordu. Bu da 1980 Askeri Darbesi için siyasi bir nedendi.
12 Eylül 1980’de Orgeneral Kenan Evren önderliğinde 5 kişilik bir Askeri Cunta ihtilal yapmış ve yönetimi ele geçirmişti. 1983’te yapılan seçimde, ANAP Lideri Turgut Özal seçimi kazanarak Başbakan olarak kabineyi kurdu.
Her liderin zamanında iyi şeyler de yapıldı, tenkit edilen şeylerde. Yani hiçbir şey ne siyah ne de beyazdır. Siyasetin görünmeyen rengi ise her zaman, doğruları ve yanlışları içeren “gri” renk olmuştur.
Başbakan Turgut Özal zamanında yapılanlar arasında önemli gördüğüm en ilginç gelişme; “Demokratikleşme ve Serbest Piyasa Ekonomisine Geçiş” idi. Ülkede Bankalar dışında birey olarak yabancı döviz bulundurmak suçtu. Serbest oldu. Avrupa ile olan Gümrük Birliği Antlaşması düzenlendi. Artık Türk vatandaşı dövizi varsa birçok malı ithal edebiliyordu. Mevcut dövizimiz olmasa bile, krediyle borç para bulup ticari planlarımızı gerçekleştirebiliyorduk. Bu arada hükümet de dışarıdan temin ettiği düşük faizli kredilerle sanayiye ve teknolojik mal transferine destek oluyordu.
Sözde, ülkede yaşayan Kürt vatandaşları adına, yeni bir Kürt Devleti kurma amacıyla, ayrılıkçı, terör örgütü PKK TSK’ya karşı ilk silahlı eylemini 1984 yılında Eruh Baskını şeklinde gerçekleştirmişti.
*
Yorum: 1999 yılında liderleri Abdullah Öcalan’ın Kahraman Türk Ordusu Özel Harekatçıları tarafından yakalanıp İmralı adasında mahkum edilmesine rağmen, PKK günümüze kadar süren ayrılıkçı terör eylemlerine, cılız da olsa maalesef devam etmektedir.
Sadece askeri yöntemin yeterli gelmeyeceği 40 yıldır görülmektedir. Sorunun kökten halledilmesi ancak TBMM’de yer alan tüm partilerin ve yapılabilecek bir referandum ile halkın ortak iradesi saptanarak yani “siyasetle” mümkündür olabilir görüşündeyim. Yaklaşık neredeyse 1000 yıla yaklaşan, “birlikte yaşama iradesi” oluşturduğumuz güzel Türkiye’mizde 15 Milyonun üzerinde Kürt vatandaşımızın yaşadığı gerçeği unutulmamalıdır.
Gelecek yazı, “Kara Çarşamba Sonrası Kaos ve Ardından Yakalanan Siyasi Avantaj”, üzerine olacaktır.