Sokağa çıkma yasağının/kısıtlamasının olduğu son Cumartesi-Pazar gününü yaşadık.
Ülkemizde ilk korona virüs vakasının görülmesinin üzerinden
tam 80 günü geride bıraktık.
Yani neredeyse tam 3 aydır, 90
gündür virüs belasıyla uğraşıyoruz.
Dünyanın geneline baktığımız
zaman en erken tedbir alıp ez az
hasarla atlatan ülkelerin başlarında geliyoruz. Cenabı Allah'a
ne kadar şükretsek azdır. Virüsle
mücadele hususunda başta sağ-lık çalışanları olmak üzere emeği
geçen herkese teşekkür etmek
gerek.
Sokağa çıkamadığımız bu geride
kalan netameli süreçte maalesef
aramızdan ayrılan pek çok kişi
oldu.
Ve yine kısıtlamalar sebebiyle
pek çoğunun cenazesine dahi
katılamadık.
Bayram’da Şamil Engin’i de kaybettik.
Şamil ile çok uzun yıllardan bu
yana tanışıyorduk. Farklı dünya
görüşlerimiz aramızda hiçbir
zaman en ufak bir sorun oluşturmadı.
İlk gazeteciliğe başladığımız
günlerden bu yana yaklaşık 35
yıldır görüşmelerimiz zaman
zaman azalsa da merhabamız,
dostluğumuz daim oldu; hiç ek-silmedi.
Polatlı Gazeteciler Derneğinde 3
ayrı liste ile girilen seçimde kendime oy vermediğim liste kazanınca Nalan Kurt’un listesinde de
olduğum için birlikte görev de
yaptık. Yönetimden istifa ettiğimde ilk karşı çıkan. Şamil ol-muştu.
“Biz seninle birlikte görev yapmak itiyoruz ki ismin yer aldı
dedi. (Tabi ki Nalan Kurt hanım-efendi ve Hüseyin Akar’ın da isteği birlikte çalışmak olmuştu)
Hemen her konuda sohbet etmekten-muhabbet etmekten
ayrı bir zevk alıyorduk.
Onunla eksik kalanları Ağabeyi
Rahmetli Şadi Engin ile tamamlıyorduk.
Şadi Engin’i de çok erken kaybettik maalesef Allah rahmet ey-lesin.
Şamil hiçbir hususta kırmazdı
sağ olsun. Benim evimdeki vitrini köşeye koymak istediğimde köşesi olmadığı için
Belediyede görev yaparken
mesaiden sonra hiç üşenme-den marangozhaneye girerek
bizzat kendi elleri ile yapmıştı
Şamil.
Salona her girdiğimde zaten
Şamil’i anıyordum. Bundan
sonra da kayır duam eksik olmayacak.
Siyaset konuşurduk, sanat konuşurduk; en çok da şiir.
Onun şiir kitabından şiirler
okurdum zaman zaman ona.
Çok mutlu olurdu.
Her hususta fikirlerimizi kısmadan, örtmeden, tevil yoluna
girmeden rahatlıkla tartışabiliyorduk. Bundan tam 4 yıl önce
Aykut Kaya’nın oğlunun düğününde biraz dertleştik. Sohbetimiz esnasında yerel ve ulusal
basındaki yazılarımı takip etti-ğini söyledikten sonra “İmam
Hatipçilik” yapanlardan dert
yanmıştı.
Daha sonra bu hususta Polatlı
Postası’nda “İMAM HATİP İYİ
DE ENDÜSTRİ MESLEK KÖTÜ
MÜ?” başlıklı bir yazı kaleme
almıştım.
Hemen arayıp hassasiyetini
ele aldığım için teşekkür etmişti.
Güler yüzlü, samimi, neşeli ve
heyecanlı idi. Kişiliğini konuşmalarına da yansıtırdı.
Geçen yıl 15 Temmuz dergisinin hazırlığını bitirdiğimi bas-kıya gireceğini söylediğimde
konuşmamızın başındaki durağanlaşan sesine yeniden heye-can gelmişti ve “Hele şu
hastalığı bir atlatayım konuşa-cak çok şeyimiz var” demişti.
Yakalanmış olduğu amansız
kanser hastalığının neticesinde
artık Şamil Engin de aramız-dan ayrıldı.
2018’in Mayıs ayının 9’unda
Lisede okurken öğretmenim
olan Muammer Yüksel’i kaybettik.
Hemen bir gün sonra 10 Mayısta ise Ali Koçak aramızdan
ayrıldı. Ali’den yaklaşık 20 gün
sonra da Hacı Babamı 1 Haziran 2018’de dar-ı bekaya
yolcu ettik.
Tevafuken Babamın mezarının
hemen sol yanında Ali Koçak,
onun da hemen başucunda
Muammer Yüksel Hocam
Bayram’da görev icabı Polatlı’nın dört bir köşesini dolaşırken YHT Garı dönüşü her
zaman olduğu gibi birer Fatiha
okuyayım dua edeyim Şehir
Mezarlığı’na da uğradım.
Bu kez Şamil Engin kardeşimi
de hemen yolun karşısına yeni
defnettiklerimi fark ettim.
Artık Şehir Mezarlığına her gidişimde ilkin dördüne de
selam verip dua ediyorum.
Rabbim merhametiyle muamele eylesin. Mekanları cennet olsun.
Son noktayı Şamil Engin’in bir
şiiriyle koyalım:
SEVDALANMAK ZAMANI
delişmen çağlarındayım
yaşamın
yüzyıllık çılgınlıklarımı
yaşadım
durulmaya hazır
şimdi ölüme
sevdalanmak zamanıdır
ŞAMİL ENGİN