YAZAR: CANER BAŞAR
Anadolu Türklerinin yazgılarınında Sakarya boylarında ve Polatlı’daki Gordion önlerinde düğümlendiği ve büyük dönemecin burada yaşanacağı görülüyordu. Tarih boyunca Gordion (Polatlı) hep büyük ve önemli savaşlara tanık olmuştu buda böyle bir savaştı. Ama tarih tekrar tekerrür etmiş, Constantinede tıpkı Büyük İskender gibi Polatlı’daki bu düğümü çözememişti. Çünkü bu bir kördüğümdü. Gordion Kentinin, Ege kıyılarında Efes'ten başlayıp Frigya topraklarından geçerek Mezopotamya'ya kadar uzanan Kral Yolu üzerinde bulunması onun uzun bir dönem hem ticaret, hem de askerlik bakımından önemini korumasını sağladı. Sonradan (M.Ö. 1.- m.s.4. yy.) Roma egemenliğine giren Gordion bu tarihten sonra önemini yitirdi. Daha sonra Selçuklu (M.S. 1 1.-13. yy.) dönemi başlamıştır. Bütün bu olaylar Gordion' da 4000 yıl gibi kısa bir sürede olmuştur. Gordion’un bulunduğu bölge, Sakarya Irmağı kıyısında, Polatlı'nın 20 km batısında yer alır. Büyük (10-12 hektarlık) bir kale höyüğü ile güneydoğuda yer alan ve Küçük Hüyük olarak bilinen daha küçük (3-4 hektarlık) başka bir höyük ve Sakarya Irmağı'nın bugünkü yatağı boyunca batıya doğru uzanan büyük bir dış şehir yerleşiminden oluşmuştur. Kaledeki yerleşim ilk Tunç Çağından Orta Çağa kadar uzanır. Gordion, yıllarca aynı yerde, yıkılan kerpiç ev ve duvarların üzerine yeni yapıların kurulmasıyla oluşmuş 350 x 500 metre boyutunda yassı bir höyük durumundadır. Dokuz metrelik bölümü günümüze kadar ulaşan kentin güneydoğusundaki anıtsal kapı en önemli kalıntıdır. Kent Kapısı yumuşak kireç, taşından yapılmıştır. İÖ 8. yüzyıla tarihlenen bu kapıdan dokuz metre genişliğinde 23 metre uzunluğunda bir koridorla kente ulaşırdı. Kapının iki yanında yer alan kulelerin avlusu silah deposu olarak kullanırdı. Ayrıca avluda kralın Özel koruma birliklerinin kaldığı ahşap evler vardı. Kuzey avlu tamamen açılmış, güney avlu ise Pers kapısının duvarını korumak için kazılmamıştır. Gordion'un merkezinde saray yer alıyordu. Saray yapılarını, halkın oturduğu evlerin bulunduğu bölümden kerpiç bir duvar ayırıyordu. Teras, yüksek bir salon ortasında sabit bir ocak yanlarında ahşap galeriler bulunan dikdörtgen biçiminde her biri 11x14 metre ölçülerinde yan yana sıralanmış bir oda olan 8 adet mega-ron dan oluşmaktaydı. Bu odalarda yanık arpa ve buğday taneleriyle, değirmen taşları ,ekmek pişirmede kullanılan seramik ve toprak kaplar, bulunmuştur. Arkeologlar bu teraslarda sarayın günlük islerinin yapıldığı, görüşündedirler. Bunlar Firiglerin Anadolu’da buğday tarımıyla ilgisini göstermektedir. Halen Güneydoğu Anadolu’da kullanılan tarlada olgunlaşmadan yakılarak elde edilen Firik buğdayda buradan gelmektedir. Megaron 3 'ün yanına yapılan bir merdivenle terasa geçiş sağlanmıştır.
Gordion'daki Frig yapılarının tamamında Kimmer istilasının yangın izlerine rastlanır. Damları, önceleri kamış ve sazla örüldükten sonra üstüne yayılan toprakla kapatırken İÖ 6. yüzyıldan sonra damları örtmek için pişirilmiş topraktan yapılan kiremitler kullanılmaya başlandı. Yapıların duvarlarının dış yüzleri kabartmalı toprak levhalarla bezenirdi. Kapının hemen girişinde tabanı çakıl taşından yapılmış mozaikle kaplı bir megaron bulunuyordu. Ondan sonraki megaronun tabanı da kırmızı, mavi ve yeşil çakıl taşından yapılmış mozaikle bezenmişti. Bunlar tarihteki en eski mozaik örnekleridir. Saraydaki Megaron 2, geometrik desenli bir mozaik ile döşenmiştir. Bu mozaik, bilinen en eski çakıl taşı mozaik örneğidir ve bugün bir kısmı Gordion Müzesi’nde sergilenmektedir. Girişteki bu iki megaronun karşısında iki megaron daha vardı. Bunlardan en büyüğü, arkeologların "Megaron 3" diye adlandırdığı, yapıdır. Kalaslarla iki sıra ahşap direk üzerine oturtulmuştur. Burasının bir tapınak olduğu sanılmaktadır. Megaron 3, MÖ 8. Yüzyılın ikinci yarısında inşa edilmiş en eski yapılardan birisidir. Ayrıca höyükte sarayın günlük işlerinin görüldüğü birçok yapı daha vardır. Gordion’da bulunan kireç taşından iki aslan başı Ankara’da Anadolu Uygarlıkları Müzesindedir.
DEVAMI YARIN