Ankara’da önceleri Aralık ayında başlardı kar yağışları… Hatta bazen Kasım aylarının sonlarında bile kendini gösterirdi. Ne yazık ki iklim değişikliği artık tüm yüzünü gösteriyor.
Ocak ayını neredeyse ortalık fakat kar tanelerini havada bir türlü göremiyoruz. Bazı kişilerden ‘oh ne güzel’ cümleleri duyuyorum. Ama bu hiç güzel değil ki! Evet, belki de işlere gidişimiz daha kolay, belki ev ısıtmasını daha kolay hallediyoruz ama bu bizden kat be kat fazlasıyla çıkacağı kısmını pas geçiyoruz.
Çünkü kar, sadece manzara güzelliği sağlamaz aynı zamanda ekosistemimiz ve tarım için büyük bir öneme sahiptir. Kar yağışının özellikle tarım ve su kaynakları üzerindeki olumlu etkilerini düşündüğümüzde, bu doğal olayın toprağın bereketi üzerindeki etkileri daha net bir şekilde ortaya çıkar.
Karın erimesiyle ortaya çıkan su, toprakları zenginleştirir ve sulama sistemine doğal bir katkı sağlar. Böylece, tarım alanlarının susuzluğunu giderir ve bitkilerin daha sağlıklı büyümesine olanak tanır. Ayrıca, karın erimesiyle ortaya çıkan su, yeraltı su seviyelerini artırarak su kaynaklarını yeniler.
Kar yağışı, aynı zamanda toprağı dondan koruyarak bitkilerin kök sistemini ve toprak yapısını muhafaza eder. Bu, tarım alanlarının verimliliğini artırırken erozyonu da engeller. Özellikle soğuk iklim bölgelerinde, karın bu dondurucu özelliği, toprağın kış aylarında zarar görmesini engelleyerek ilkbaharda daha sağlıklı bir toprak yapısının ortaya çıkmasına katkı sağlar.
İşte tüm sebeplerden dolayı, kar yağışı sadece görsel bir güzellik unsuru değil, aynı zamanda ekosistemimizin dengesini korumak, tarım verimliliğini artırmak ve su kaynaklarını yenilemek için kritik bir rol oynamaktadır.
Umarım en yakın zamanda, sabah uyandığımızda bembeyaz görürüz her yeri… İşte o gün ben çığlık çığlığa sevineceğim…