Birleşmiş Milletler tahminine göre bu yıl dünya nüfusunun 8 milyar olması bekleniyor. Artan nüfus için yeterli su, gıda ve enerji olup olmayacağı ise şimdiden endişe yaratıyor. BM ayrıca dünya nüfusunun 2086 yılında 10 milyar olacağını da tahmin ediyor. Nüfusun niceliği tartışılırken niteliği şimdilik geri plana atılıyor. Bazı ülkeler doğum oranı azlığı nedeni ile vergilendirme yöntemleri düşünürken bazı ülkeler doğrum oranını düşürmek için çalışmalar planlıyor. Yani bu konuda dengeli bir dağılımın var olduğunu söylemek zor.
Tüm bunların yanında göçler de nüfusu etkileyen faktörlerdendir. Ülkelerdeki nüfus dağılımlarının dengelenmesi için de kullanılabilir. Yani doğum oranı düşen bir ülkede göç alarak yaş ortalaması gibi ölçütleri düzenleyebilir.
Bunların dışında bazı ülkelerce yürütülen çocuk doğruma kararları üzerine politikaların da pek etkili olduğu söylenemez. Yapılan araştırmalar ulusal hükümetlerin yaklaşık %70’inin doğurganlık oranlarını düşürmek veya artırmak için çalışma yaptığını gösteriyor. Buna örnek olarak Hindistan’da 1970’li yıllarda kurulan kısırlaştırma kamplarını gösterebiliriz. Tabi bu uygulamaya maruz kalan kadınların en az üçte birinin rızasının olmadığı da tahmin ediliyor.
Sonuç olarak üreme hakkını koruyarak, insan haklarını ihlal etmeden bu tip bir kontrol ve düzenleme yapabilmek kolay değil. Bunun yerine daha planlı bir yapı oluşturulabilmesi mümkün. Bunun da yolu eğitimli ve bilinçli bireyler yetiştirmekten geçiyor.