Geçtiğimiz gece yine tıpkı 1999 yılında olduğu gibi yüreğimiz ağzımıza getiren ve acı haberler aldığımız bir gece daha yaşadık. Bu kez haber Elazığ’dan geldi. Canlı yayınlarla kurtarılma anlarının sevincinin yanında vatandaşlarımızın hayatını kaybettiği anları izlemek, gazetecilerin canlı yayında göz yaşlarını tutamadığı, yakınlarının moloz yığınları altında sağ sağlum kurutulmasının umutla bekleyen depremzedeleri izlediğimiz, kimi zaman umudun yeşerdiği kimi zamanda umutların solduğu dramatik bir hafta sonu yaşadık. Tüm bu acıyla karışık duygu patlamalarının yanında aslında 1999 yılından bu yana bir arpa boyu yol alamadığımız gerçeği karşımıza çıktı. Yıllardır süre gelen ve deprem konusunda gerekli bilince sahip olamadığımız, denetimlerin yeterli oranda yapılmadığı, bina güvenliği ile depremde vatandaşın neler yapacağına yönelik hala bir ton eksiğimizin var olduğu gerçeği ile de yüzleştik. Evlerimizde depreme hazırlık için herhangi bir aparatımızın bile olmadığı bir haldeyiz. Üstüne üstlük kış ayının en soğuk döneminde yaşanan hadise sebebiyle üyke elbirliğiyle Elazığ ve Malatya için gönül seferberliği yaptı. Çünkü geceleri -12 dereceye kadar inen soğuk hava, yaşam şartlarını da bir hayli zorlaştıran faktörler arasında. Artık depremle yaşamayı, depremremin ülkemizin pek çok bölgesinin vazgeçilmez bir gerçeği olduğunu anlamamız, ilkokullardan başlayarak, depreme dair tüm bilinmesi gerekenlerin anlatılmaya başlaması gerekiyor. Devletin mutlaka ülke genelinde en riskli olan bölgelerde ciddi bir saha taraması ve risk bölgelerinde yaptırım başta olmak üzere gerekli tedbirleri alması gerekiyor. 1999 yılında binlerce vatandaşımızı yitirdiğimiz depremin ardından birkaç kıpırdanma, kanuni yaptırım olsada bunların yetersiz olduğu bir kez daha ortaya çıkmış durumda. Artık depremle yaşamayı değil, depremin bizim için bir gerçek olduğu ve bu gerçeğe karşı alacağımız önlemler, hem bireysel hem de devlet eliyle yapılacak resmiyet kazanması gereken yığınla işimiz gücümüz var. Türk Milleti engin yardımlaşma kültürünü bir kez daha deprezedelere yönelik yaptığı yapdımlar ve desteklerle gösterdi. Bizi biz yapan değreler acıda, savaşta, afette herşeyi unutarak bir araya geldiğimiz anlam açısından önemli günler. Keşke bu deprem olmasaydı, keşke hiç kimse birbirine yardım etmek zorunda kalmayıp canlarımız molozlar atında feci bir şekilde can vermeseydi. Ancak önümüzde ki gerçek bizi artık zorlamaya ve deprem konusunda bir şeyler yapmaya mecbur ediyor. Onlarca insanımızı yitirdiğimiz bu acıdan mutlaka ders çıkarmak zorundayız. Aksi takdirde felaket daha fazla canımıza mal olacak ve geri dönüşü olmayacak.