Doğu Akdeniz’de Türkiye'nin enerji kaynaklarını aramasından bu yana özellikle Yunanistan İtalya ve Fransa gibi ülkeler Türkiye'nin enerjide güçlenmesini bölgesel ve küresel bir güç haline gelmesini engellemek adına yoğun bir faaliyet yürütüyorlar hatta Yunanistan arama gemilerimize tahrik edici hamleler yaparak hem haddini hem de uluslar arası kanunları hiçe sayan bir pervasızlık içinde.
Ancak Türkiye Silahlı Kuvvetleri’nin ve Deniz Kuvvetleri geri adım atmadan tavizsiz bir şekilde sahaya sürerek geri adım atmayacağını ispat etmiştir.
Buradaki asıl amaç Türkiye’yi basitleştirerek bölgede güçsüz hale getirmektir. Türkiye’nin son 10 yılda geliştirdiği jeopolitik hamleler, ekonomik güçlenme ve bölge siyasetine hakim olma becerisiyle zaten güçlü bir aktördür ancak enerji rezervini de bularak kendi enerjisini üreten dünyanın 5 ülkesinden biri olan Türkiye giderek gücünü arttırdı.
Emperyalist devletler ve işbirlikçileri son yıllarda müslüman ülkeleri böl, parçala, yönet stratejisini daha da ileri götürdüler.
Son 10 yıllık süreci şöyle bir hafızamıza getirelim Fas’tan Endonezya’ya Libya’dan Suriye’ye Irak’tan Lübnan’a 'kadar dünyanın en zengin yer altı kaynağı olan petrolün ana vatanı olan ülkeler iç savaş ve askeri darbelerle parçalanmıştır. Doğal olarak enerji dünyayı yöneten en önemli unsur olması sebebi ile bu güçler tarafından başkasının eline geçmesi engellenmektedir.
Doğu Akdeniz’de ki enerji arama ve enerjiye sahip olma sadece bir yeraltı kaynağını çıkartmaktan ibaret değildir.
Jeopolitik anlamda denizlerdeki güvenlik ticaret rotalarına sahip olma ülkeler arasındaki istikrar kritik önem taşımakta.
Türkiye bu stratejiler çerçevesinde gücü ve enerjiyi kontrol etmek isteyen ülkeler tarafından oyun dışı bırakılmak isteniyor.
Ancak artık şu gerçeği kabullenmek gerekiyor bu bölgede Türkiyesiz bir oyun sahnelenemez yine bu bölgede Türkiye’yi yok sayan bir stratejik 'plan asla hayata geçmez.
Egemenlik haklarımız olan sahibi olduğumuz bölgelerde bu enerji kaynaklarını Türkiye’den başka kimse çıkartamaz.
Aksi taktirde doğu Akdeniz’de sular çok ciddi oranda ısınır ve bundan en büyük zararı başta piyon olan Yunanistan olmak üzere onları satranç tahtasında ileri süren diğer ülkeler olacaktır.
Türkiye’nin bölgede hakça ve adaletli bir paylaşım, her ülkenin egemenlik haklarının saklı olduğu bir yönetim anlayışını her planda geri adım atamadan koyması gerekli mesajı da vermiştir.
Türkiye’nin bu konudaki haklı mücadelesi güçlü bir irade ile hangi sonuç olursa olsun geri adım atmadan devam edeceği herkes tarafından bilinmelidir.
Yinelemek gerekirse bu bölgede Türkiye ’siz bir stratejik plan hayata geçemez!