Doğu Akdeniz'de yaşanan gerginlikler ardı ardına Türkiye ve Yunanistan dışındaki ülkelerin de devreye girmesi ile ısınıyor.
Akdeniz'in şımarık çocuğu Yunanistan, yaptığı her yaramazlık sonrası meseleye Avrupa Birliği ve kendisini ekonomik köle haline getirmiş ülkelerde mevzuya dahil oluyor.
Yunanistan'ı kollama sebeplerinden biride Kurtuluş Savaşı'ndan bu yana gelen ezilmiş duyguların geleceğe dönen yüzü sebebiyledir.
Türkiye'ye en yakın kara ve deniz üssü olan Yunanistan'ın tüm şımarık tavırlarına katlanmaları da bu yüzden.
Bir başka değişle Türkiye sınırını en kolay şekilde kontrol etmek ve mevzu oluşturmak sebebiyle.
Türk-Yunan gerginliği süreklilik arz eden bir konu.
Ancak bu gerginlik hiç bu kadar tehlikeli ve gergin bir hale gelmedi.
Çünkü sadece orada enerji kaynakları değil, Türkiye aynı zamanda Akdeniz'de söz sahibi ve mevzi sahibi bir ülke olmak üzere.
Cebel-i Tarık boğazının kontrolünü sağlayan sahanlık haritasında Türkiye 'bende varım' dedi.
Meselenin asıl şifresi; enerji üreten bir ülke haline gelmememiz.
Akdeniz'de etkili bir aktör olarak söz sahibi olmamamız.
Ancak Türkiye artık kendi istikbaline katkı sağlayacak konularda kimseden icazet beklemeyen bir ülke konumunda.
Geçmişte Türkiye'yi kontrol altına almayı bir kaç telefon yada ekonomik hamle ile başaran ülkeler bunun artık geçerli bir hamle olmadığını görünce misyoner ittifaklar oluşturarak devreye girmeye çalışıyor.
Bir Hakk'ın tahliyesi noktasında adalet, uluslararası haklar ve enerji kontrolü (kendi bölgesinde) sağlanmadığı durumda Türkiye herkese ve her şeye rağmen bu haklarını koruyacak.
Gerekli adımlar her neyse atacaktır.
Şımarık çocuk Yunanistan, kendisine arka çıkan ülkelerin gazıyla eğer bir hamle yaparsa sonuçlarına katlanır.
Çünkü biz 10 yıllardır bu şımarık çocuğun hareketlerine müsamaha göstermiş ve sabrı pamuk ipliğine bağlı bir ülkeyiz.
İşte meselenin şifresi bu!