Elli yaşına henüz bastım ama görüntüm seksen beş yaşındaki bir insanın ki gibi…
Yeterince su içmediğim için böbrek sorunları yaşıyorum. Korkarım ki yaşamak için çok
zamanım yok ben bu topluluktaki en yaşlı insanım. Beş yaşında bir çocuk olduğum
günleri anımsıyorum. O zamanlar her şey çok farklıydı. Parklarda pek çok ağaçlar,
evlerde güzel bahçeler vardı. Ben yarım saat boyunca büyük bir zevkle duş alırdım.
Bugünlerde ise cildimizi temizlemek için mineral yağlı havluları kullanıyoruz.
Eskiden kadınların güzel saçları vardı. Şimdi ise başımızı su kullanmadan temiz
tutmamız gerektiği için tıraş etmek zorundayız. Eskiden benim babam arabasını
hortumdan akan suyla yıkardı. Şimdi ise benim oğlum suyun bu biçimde ziyan
edilebileceğine bir türlü inanmıyor. Sokaklarda, posterlerde, radyoda ve televizyonda
“suyu duyarlı kullan!” uyarıları olduğunu anımsıyorum ama hiç kimse bu uyarıları
önemsemedi. Suyun sonsuza değin var olacağını sandık. Şimdi ise nehirler, göller,
barajlar ve yeraltındaki su yatakları ya kurudu ya da kirlendi. Sanayi hemen, hemen
durma noktasına geldi ve işsizlik büyük oranlara ulaştı. Tek iş alanı deniz suyunun
tuzunu çıkarıp suyu kullanabilir duruma getiren fabrikalar… İşçiler maaşlarının bir
bölümünü içme suyu olarak alıyorlar. Sokaklarda eli silahlı haydutların bir bidon su için
insanlara saldırmaları çok yaygınlaştı.
Yiyeceklerin yüzde sekseni sentetik…
Eskiden yetişkin bir insanın günde sekiz bardak su içmesi önerilirdi. Şimdi ise
benim yarım bardak su içmeme izin veriliyor. Biz şimdi bir kez giyilip atılan
giysileri giymek zorundayız ve buda çöp miktarını artırıyor. Biz şimdi
kanalizasyon sistemi susuzluktan çalışmadığı için fosseptik kullanıyoruz. Nüfusun
dış görünümü korkunç. Susuzluk nedeniyle kırışık ve sıska ültraviyole ışınları
nedeniyle yararlarla dolu vücutlar… Şimdi ozon tabakası kalmadığı için ışınlar
çok daha güçlü… Cilt kanseri; mide, bağırsak enfeksiyonları ve idrar sistemi
sorunları ölümlerin ana nedenleri… Cildin aşırı kuruması nedeniyle yirmi
yaşındaki bir genç kırk yaşında gibi görünüyor.
Bilim adamları araştırdılar ancak bu soruna bir çare bulamadılar. Su üretilemiyor, ağaç
ve sebze olmadığı için oksijen de azaldı. Bu yüzden yeni neslin zekâ kapasitesi ciddi bir
biçimde zarar görüyor. Bebekler kusurlu mutasyonlu ve fiziksel sakatlıklarla doğuyorlar.
Devlet, solduğumuz hava için bize para ödetiyor. Erişkin başına günde yüz otuz yedi
m 3 hava soluyoruz. Bu parayı ödeyemeyen insanlar güneş enerjisi ile çalışan büyük
mekanik akciğerlerle havalandırılan bölgelerden kovuluyorlar. Solduğumuz hava kaliteli
değil ama en azından soluk alabiliyoruz. Ortalama insan ömrü otuz beş yıl.
Hala biraz yeşil alanı olan, nehirleri akan bölgeler silahlı askerler tarafından
korunuyor. Su, altın ve elmastan çok daha değerli bir hazine durumuna geldi.
Yaşadığım yerde çok az yağmur yağdığı için hiç ağaç yok. Bazen yağış beklerken
asit yağmurları yağıyor. Mevsimler, ciddi bir biçimde yirminci yüzyılın çevreye
zarar veren sanayisi, nükleer deneyler ve çevreye yaydıkları kirlerden
etkilendiler. O zamanlar çevreyle ilgilenmemiz konusunda uyarıldık ama hiç
kimse dikkate almadı.
Oğlum benden gençliğimi anlatmamı istediği zaman ona yeşillik tarlalardan,
çiçeklerin güzelliğinden ve yağmurdan bahsediyorum. Nehirlerde yüzmenin, balık
avlamanın içebildiğimiz denli
Su içebilmenin en büyük bir zevk olduğunu ve insanların ne denli sağlıklı
olduklarını anlatıyorum.
O bana “babacığım, şimdi neden su yok?” diye soruyor. İşte o zaman boğazım
düğümleniyor. Kendimi suçluluk duygusundan bir türlü kurtaramıyorum. Çünkü
ben de o yaşadığı çevreyi kirleterek bozulmasına neden olan tüm, uyarılara
kulağını tıkayan soya aitim. Şimdi ise bizim çocuklarımız bunun bedelini
ödüyorlar. Doğanın yıkımı, dönüşü olmayan bir seviyeye geldi. Bu yüzden kısa bir
süre içinde yeryüzünde yaşamanın olanaksız olacağına inanıyorum. Ne denli çok
isterdim geriye dönüp insanoğluna bunları anlatmayı. Henüz dünya gezegenimizi
kurtarmaya zamanımız varken…
*****
Belediyelerin yaptığı alt yapı çalışmaları sonucunda ortaya çıkan tablo çok vahim.
Kırılan ve yerinden sökülen su boruları tamir edilmeyince ve gerekli önem
gösterilmeyince her gün binlerce tonluk su heba olmakta.
Bu gibi çalışmalarda vatandaş su sorunu ile karşı karşıya kalabiliyor bu bir gerçek. Fakat
kırılan su borularından sabaha kadar suların boşa akması ve mahalle kadınlarının
insafsızca bu suları hor bir şekilde kullanması ve boşa akıtması hiçte görmemezlikten
gelinemez.
Kimse kusura bakmasın böyle giderse ilçemizde 5 yıl sonra susuzluğun baş
göstereceğini şimdiden tahmin etmek çok kolay..
(Kaynak:Drl.:Nurcan ABAKİROVA- Bütün dünya dergisi )