Türkiye, dünyanın en aktif fay hatları üzerinde yer alıyor. Ülkemizde geçmişten günümüze birçok büyük deprem felaketi yaşandı. Son olarak 6 Şubat 2023 depremlerinin ardından, geçtiğimiz günlerde İstanbul'da meydana gelen 6,2 büyüklüğündeki sarsıntı, deprem riskinin ne kadar ciddi olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi.
YAŞANAN HER SARSINTI ÇOCUKLAR ÜZERİNDE İZ BIRAKIYOR
Yaşanan her büyük sarsıntı, özellikle çocuklar üzerinde derin psikolojik izler bırakıyor. Küçük yaş gruplarındaki çocuklar, yaşadıkları korku ve panikle uzun süre baş etmekte zorlanabiliyor. Depreme sadece fiziksel değil, aynı zamanda psikolojik olarak da hazırlıklı olunması gerekiyor.
Bu kapsamda, Polatlı Postası İnternet Haber Sitemize konuşan Psikolojik Danışman ve Türk PDR Derneği Ankara İl Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Safiye Yılmaz Dinç, depremlerin çocuklar üzerindeki etkilerini ve ailelerin nasıl bir yol izlemesi gerektiğini anlattı.
ÇOCUKLAR DEPREMDEN DAHA FAZLA ETKİLENİYOR
Çocukların deprem gibi travmatik olaylardan yetişkinlere göre daha fazla etkilendiğine dikkat çeken Dinç, “Çocuklar, temel karşılıklı güvenin olmadığı bir ortamda desteklenmemeleri halinde yetişkinlere kıyasla problem gelişmesine daha eğilimlidirler. Çünkü onların zihinsel, duygusal fonksiyonları ve başetme becerileri henüz tam gelişmemiştir” diye konuştu.
YAŞ GRUPLARINA GÖRE YAŞANAN TRAVMA DEĞİŞYOR
Çocukların yaş gruplarına göre verdikleri tepkilerin farklılık gösterdiğini belirten Dinç, 0-3 yaş grubunda kaygılı görünme, alt ıslatma, konuşmada gerileme, anne-babaya yapışma, uyku bozuklukları ve çevreye karşı ürkek davranışlar gözlemlendiğini ifade etti. Ayrıca, bu yaş grubundaki çocukların travmayla ilgili tekrarlayıcı oyunlar oynayabileceğini de açıklamalrına ekledi.
Okul öncesi dönemde, yani 3-6 yaş aralığındaki çocuklarda ise alt ıslatma, parmak emme, ebeveynlerin yanından ayrılmak istememe, tikler, yeme ve uyku problemleri, genel kaygı hali ve yabancılardan korkma gibi belirtiler ön plana çıktığını söyleyen Dinç, bu yaş grubundaki çocukların, yaşadıkları kötü olayların kendi kötü düşüncelerinden kaynaklandığını sanarak suçluluk hissi geliştirebileceğini belirtti.
Dinç, 7-12 yaş aralığındaki okul çağındaki çocuklarda ise okula gitmek istememe, akademik başarıda düşüş, kabuslar, saldırganlık eğilimi ve dikkat dağınıklığı gibi belirtiler yaşanabileceğini söyledi.
Ergenlik dönemindeki gençlerde ise, travmanın etkisi daha farklı bir şekilde ortaya çıkacağını ifade eden Dinç, “Deprem sonrası gençlerde, dünya ve kendi gelecekleri hakkında karamsarlık, suçluluk duygusu, çaresizlik, risk alma eğilimi ve duyguları davranışlarla dışa vurma gibi durumlar görülebiliyor. Ayrıca iştah ve uyku problemleri, ilgi kaybı ve aile içi çatışmalar da bu dönemde artış gösteriyor” diye konuştu.
AİLELER NE YAPMALI?
Deprem sonrası çocuklara nasıl yaklaşılması gerektiği konusunda ise ailelere tavsiyelerde bulunan Dinç, şu ifadelere yer verdi:
“0-3 yaş çocuklarların ebeveynleri, yumuşak şefkatli bir sesle konuşmalı, onları okşayıp, sevmeli, düzenli bir beslenme ve uyku programı uygulamalı, çevredeki işitsel ve görsel uyaranları düzenlemeli, gerekirse kendileriyle yatmasına izin vermeli, yürümesine, yerlerde yuvarlanmasına ve oyun oynamasına fırsat vermeli ,günlük rutini korumalıdır.
Okul öncesi dönemdeki çocukların ebeveynleri, çocuğu rahatlatmaya ve güven vermeye çalışmalı, sevgi şefkat göstermelidir. Bir süre için ebeveynle birlikte yatmasına izin verilebilir. Oyun hamuruyla oynama, çizme ve boyama yoluyla duygularını ifade edecek ortamlar yaratılabilir.
Okul çağındaki çocukların ebeveynleri, çocukların duygularını ifade etmelerine yardım ederek, sabırlı, ilgili ve esnek davranmalıdır. Onları oyun oynamaya teşvik edip, merak ettikleri şeyleri açıklamalılar. Dikkatleri kolayca dağılabileceğinden, fazla ders çalışmalarını bu dönemde beklemek doğru olmaz. Basit ve yapılandırılmış görevler verip, ufak sorumluluklar almalarına fırsat tanınabilir. İlerde olabilecek başka travmatik olaylardan kendilerini nasıl koruyabilecekleri anlatılmalıdır.
Ergenlerin ebeveynleri, ergenlerin aile ve arkadaşlarıyla duygularını paylaşmalarına ve ifade etmelerine yardım edebilir. Olumlu rol model olabilir, rutinleri koruyabilir, kabul, hoşgörü ve destek göstererek gündelik faaliyetlere katılmalarını ve spor yapmalarını teşvik edebilirler. Okul başarılarıyla ilgili beklentileri azaltıp, başkalarına yardım etmeleri için onları teşvik edebilirler.”