Doktora tezini 'Türkiye’nin yoğun göç alan bölgelerinde meydana gelen sorunların güvenlik bağlamında analizi' konusunda yapan İstanbul Beykent Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Kemal Olçar, İstanbul da artık itici kent olduğunu ifade etti.
Dr. Öğretim Üyesi Olçar, “İstanbul en çok göç alan fakat en çok göç veren kent statüsünde. İstanbul'dan iten faktörler de var artık. İstanbul da artık bir itici kent. Neden itici kent ? Dünya da buna döndü aslında. Kent merkezlerindeki yoğunluktan kurtulmak isteyen ya da kent merkezlerindeki yaşam maliyetleri çok yükseldiği için kırsal mekanlara dönüş başladı yavaş yavaş. İstanbul da itici kent statüsüne yavaş yavaş giriyor ve buradaki yaşam maliyetlerinin yüksekliği, insan yoğunluğu, trafik yoğunluğu, iş imkanları eğitim olanakları çok yüksek ama artık insanlar kırsal noktalarda da yaşamı tercih etmeye başladılar. Ne kadar çok çekici yerlerin sayısını artırırsanız insanlar uzak mesafeli göç etmezler. Kendi kentinizi de çekici hale getirmeniz gerekiyor, göçlerin kısıtlanması için ya da engellenmesi için." dedi.
ZEMİNİ SERT NOKTALARA GEÇİLECEK
Olçar, “Metropolleri bu kadar çok şişirdiğiniz zaman alt yapının da çok ciddi anlamda hasar göreceğini söylemek lazım. 20 milyonluk bir kentin alt yapısı ve üst yapısı, ana yollar, ara yollar, tali yollar artık kullanılmaz hale gelebilir. Bir de bunlara afetleri ekleyelim. Seller, depremler, büyük metropollerde çok yıkıcı etkiler yaratır. Büyük zayiatlara yol açar. Maddi manevi kayıplar ve insan kayıplara tahmin edemeyeceğiniz kadar yüksek noktalara ulaşabilir. O yüzden doğal afet beklentileri de bir miktar İstanbul gibi diğer büyük kentlerde de önümüzdeki yıllarda gerçekleşecektir. Yeniden kırsal noktalara, zemini sert noktalara geçiş görülecektir. İnsanlar istihdam olanaklarını bırakmak istemiyorlar fakat hayatlarını da kaybetmek istemiyorlar. Dolayısıyla kent içi bir göç hareketi de mutlaka gerçekleşecektir. " dedi.
BİR GÖÇ HAREKETİ MUTLAKA GERÇEKLEŞECEKTİR
Olçar, “Dolayısıyla kent içi bir göç hareketi de mutlaka gerçekleşecektir. Depremin ya da yoğun sellerin yaşanacağı noktalardan, biraz daha sert zeminli, selin beklenmediği noktalara kayış olacaktır. Bu çok maliyetli, bu hız bana göre daha yavaş seyredecektir. Bundan 10 yıl sonra artık depremin olabileceği yüksek merkezlerden olması düşük olan noktalara kayış olacaktır. İstanbul içi, il içi göçler gerçekleşebilir. Kuzeye doğru özellikle, Arnavutköy ya da Karadeniz'e yakın kıyılara. Orta vadede iki konu daha sıkıntılı olacaktır ; temiz su ve gıda. İklimle ilgili konularda da bir şekilde iç göçlerde etkisini gösterecektir. Suyun kıt olduğu noktalarda Doğu ve Güneydoğu Anadolu'dan ya da Orta Anadolu'dan Batı'ya doğru bir akış olabilir. Gıda ve su temel sorun, iten faktör olabilir. Metropoller temiz suya ulaşmakta zorlanırsa metropoller, eğer yoğun su kesintilerine rastlayabilirsiniz. Yoğun elektrik kesintilerine rastlayabilirsiniz. Gıdanın yüksek maliyetli olmasından dolayı, gıda kıtlığıyla da karşılaşılabilir. Kentte yaşam bir takım sosyal sınıflaşmaya da sebep olacaktır. Kent merkezlerindeki alt sınıf gruplar emek sınıfı özellikle yoğunlaştıkça gettolaşma artacaktır. Gettolaşmanın artması da güvenlikle ilgili problemler yaratabilir. Suç ve suçlu oranında ciddi artışlara da sebep olabilir" diye konuştu.