Her Ramazan ayında büyüklerimizin dilinden düşmeyen “Nerede o eski Ramazanlar?” sorusu, geçmişin Ramazan aylarını hiç deneyimlememiş yeni nesil için hep bir merak konusu oldu. Günümüzde de sıklıkla duyduğumuz o 'eskiden olan Ramazan'  sadece aç kalıp iftar yapmak değil, aynı zamanda bir paylaşım ve birliktelik ayıydı. İşte zamanla unutulmaya yüz tutmuş, ancak hafızalarda hâlâ yer eden eski Ramazan geleneklerini ise haberimizde sizler için araştırıp derledik. 

Eski Yeşilçam yapımlarında da gördüğümüz günümüzde de 11 ayın Sultanı'nın gelişini simgeleyen Ramazan gecelerine ışık saçan mahyalar, Osmanlı’dan günümüze miras kalan en özel geleneklerden biri. Camilerin minareleri arasına asılan kandillerle yazılan mahyalar, Ramazan ayı boyunca her gün farklı bir mesajla gönüllere dokunurdu.

11 AYIN SULTANI RAMAZAN GELENEKLERİ 

Günümüzde sahura yalnızca aile içinde kalkılsa da, geçmişte sahur vakti de en az iftar kadar coşkuluydu. Özellikle İstanbul’da Feshane ve Sultanahmet gibi noktalarda büyük sahur sofraları kurulur, insanlar bir araya gelerek ibadet eder, ardından fasıllar ve maniler eşliğinde geceyi şenlendirirdi. Eskiden ne alarm vardı ne de telefon bildirimler. İnsanlar sahura Ramazan davulcularının manileriyle uyanır, iftar vakti ise semalarda yankılanan Ramazan toplarıyla duyurulurdu. Sultan II. Mahmut’un başlattığı bu gelenek, tam 200 yıldır iftarın habercisi olmaya devam ediyor.

Elbette Ramazan ayı denilince ilk akla gelen yiyeceklerden birisi de Ramazan pidesi. Hemen akla fırınların önünde uzayıp giden kuyruklar gelmesi ise çocukluğumuzdan kalma en hoş hatıralardan birisi. Osmanlı döneminde fırınlar, Ramazan ayı öncesinde sadece pide üretimine hazırlanırdı. İftar sofralarının vazgeçilmezi olan sıcak pideler, hâlâ Ramazan'ın en büyük simgelerinden biri olarak sofralarımızı süslüyor.

Bugünün iftar çadırları gibi, geçmişte de varlıklı aileler ihtiyaç sahiplerini iftar sofralarına davet ederdi. Ancak bu davetin sonunda misafirlere “diş kirası” adı verilen küçük hediyeler sunulurdu. Gösterişten uzak bir şekilde yapılan bu jest, Ramazan'ın paylaşım ruhunun en zarif örneklerinden biriydi.

Asırlık ağaçların toprağına beton döküldü! Asırlık ağaçların toprağına beton döküldü!

Osmanlı saray mutfağının incisi güllaç, Ramazan ayında ayrı bir anlam taşıyordu. Sütlü, hafif ve nar taneleriyle süslenen bu tatlı, özellikle iftardan sonra komşular arasında paylaşılır ve Ramazan’ın birliktelik ruhu tatlı bir anıya dönüşürdü.

Muhabir: TUĞBA AKKESEN