Ankara'nın denizi olarak halk karasında bilinen Gölbaşı'nda bulunan Mogan Gölü, yediden yetmişe herkesin manzarasına büyülendiği bir yer olmasının çok ötesinde trajik bir aşk hikayesiyle de tüm dikkatleri üzerine çekiyor. Kavuşamayan iki aşığın gözyaşlarıyla dolarak bu gölün o şekilde ortaya çıktığı söylense de elbette işin aslı öyle değil.
Mogan Gölü, yalnızca doğal güzellikleriyle değil, ardındaki dramatik efsaneyle de dikkat çekiyor. Halk arasında anlatılan ve nesilden nesile aktarılan bir rivayete göre gölün adı kavuşamayan iki aşığın gözyaşlarından geliyor.
MONZA VE GANEY'İN HİKAYESİ
Efsaneye göre Mogan Gölü’nün bulunduğu bölgede bir zamanlar küçük bir köy vardı. Bu köyde Monza ve Ganey isimli iki genç, büyük bir aşkla birbirlerine bağlanmıştı. Ancak aileleri, bu birlikteliğe şiddetle karşı çıkıyor ve onların bir araya gelmesini engelliyordu. Aşkları yasaklanan gençler, çaresizce köyden kaçtı ve gölün karşı kıyılarında bulunan iki ayrı tepeye sığındı.
Ancak ne kadar uzak olsalar da, birbirlerine duydukları özlem hiç dinmedi. Günlerce gözyaşı döken Monza ve Ganey’in yaşadığı büyük acı, sonunda toprağa karışarak bir göl oluşturdu. Halk, onların yaşadığı trajediyi unutulmaması için bu göle, iki aşığın isimlerinden esinlenerek “Mogan” adını verdi. İşin aslı ise efsanelere konu olan bir aşk hikayesinden çok daha öte. Başkent Ankara’nın yaklaşık 20 kilometre güneyinde bulunan Mogan Gölü, aslında bir akarsu vadisiyken zamanla tatlı su gölüne dönüştü. Eymir Gölü’nün de içinde bulunduğu bu havza, Sukesen, Başpınar, Gölova ve Yavrucak derelerinin taşıdığı alüvyonlarla dolarak bugünkü halini aldı.
Rivayetlere konu olan Ankara'nın adeta incisi olan Mogan Gölü, yediden yetmişe ziyaretçilerini ağırlamaya devam ediyor. Göl çevresinde her adım attığınızda aklınıza Monza ve Ganey'in gözyaşları düşebilir.