Ankara'nın tarihi Hamamönü semtinde, Hacettepe Üniversitesi Kampüsü sınırları içinde yer alan Tâceddin Dergâhı, Osmanlı döneminin manevi mirasını yaşatan önemli bir yapı olarak dikkat çekiyor.

1664 yılında düzenlenen Aslanağa bin Muslu Vakfiyesi’nin şahitler listesinde ilk kez adı geçen Tâceddinzâde Mustafa Efendi, Ankara'da bir cami ve dergâh inşa ettirmiştir. Bu bilgiler ışığında, Tâceddin Camii ve Dergâhı'nın 17. yüzyıl ortalarında faaliyete başladığı anlaşılıyor.

ANKARA'DA EN ÇOK ZİYARET EDİLEN MANEVİ MERKEZ 

Dergâh, zamanla Ankara’nın en önemli manevi merkezlerinden biri haline geldi. 1892 yılında II. Abdülhamid tarafından tahsis edilen ödenekle cami, minare ve türbe yeniden inşa edilmiştir. Dergâh, Tâceddinzâde'den sonra birçok önemli isme ev sahipliği yapmış ve bu süreçte çeşitli onarımlar geçirmiştir. 1901 yılında tamamlanan inşa süreci, caminin bugünkü halini almasında önemli bir dönemeç olmuştur.

Cumhuriyet döneminde, dergâhın selâmlık bölümü, Mehmet Âkif Ersoy'un İstiklâl Marşı'nı kaleme aldığı yer olarak tarihi bir öneme sahiptir. Tekke ve zâviyelerin kapatılmasının ardından, selâmlık binası çeşitli kamu kurumlarına devredilmiş ve farklı amaçlarla kullanıldı. 1986 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne geçen bina, Mehmed Âkif Ersoy Müzesi olarak hizmet vermeye başladı. 

Günümüzde Tâceddin Camii ve türbesi, Ankara’da Hacı Bayram-ı Veli Türbesi’nden sonra en çok ziyaret edilen manevi merkezlerden biri olma özelliğini koruyor. Mehmed Âkif'in hatıralarının yaşatıldığı selâmlık binası müze olarak ziyaretçilere açılmakta, dergâhın geçmişi ve Tâceddinzâde Mustafa Efendi’nin manevi mirası, Ankara’nın tarihi dokusunun ayrılmaz bir parçası olarak varlığını sürdürmektedir.

Mehmet Âkif Ersoy, Maarif Vekili Hamdullah Suphi Bey'in kendisine yazdığı 5 Şubat 1921 tarihli davet mektubundan sonra fikrini değiştirerek Ankara'daki Tâceddin Dergâhı'ndaki odasında, Türk ordusuna hitap eden şiirini kaleme aldı.

Şair, Kurtuluş Savaşı'nın kazanılacağına olan inancını ve Türk askerinin yürekliliğine güvenini dile getirdi. Şiir, Batı Cephesi Komutanlığına gönderilerek askerin beğenisini kazandı. İstiklâl Marşı, 17 Şubat 1921 tarihinde Ankara'da Hâkimiyet-i Milliye ve Sebilürreşad gazetelerinde, 21 Şubat 1921'de Kastamonu'da Açıksöz gazetesinde yayımlandı ve 12 Mart 1921'de TBMM'de İstiklal Marşı olarak kabul edildi.

Mehmet Âkif Ersoy, ödül olarak verilen 500 lirayı Türk ordusuna bağışladı ve İstiklâl Marşı'nı kitabı Safahat'a koydurmama kararını "O benim değil, milletimindir" diyerek açıkladı.

Kore Alfabesi Günü'nde Ankara'da Korece Konuşma Yarışması Heyecanı! Kore Alfabesi Günü'nde Ankara'da Korece Konuşma Yarışması Heyecanı!

Son günlerinde hastalık yatağında, İstiklâl Marşı'nın yeniden yazılıp yazılamayacağı sorulduğunda, "O şiir bir daha yazılamaz, onu ben de yazamam; onu yazmak için o günleri görmek, o günleri yaşamak lazım. Allah, bir daha bu millete bir İstiklâl Marşı yazdırmasın" şeklinde cevap vermiştir.

Muhabir: TUĞBA AKKESEN