Türkiye’de adı ekonomik kriz olmayan artık dibine kadar iliklerimize kadar hissettiğimiz ciddi bir ekonomik zorluk dönemi başladı.

Nereye gitseniz, kime sorsanız, artık yeni yatırım yerine elindekini koruyan bir strateji içinde.

İş adamları, sanayi, çiftçi kesimini bırakın, vatandaş bile artık evinde ailesiyle küçük birikimler yada eindekini koruyabilme, en azından borçluysa bile yeni borçlar yapmama kararıyla hareket ediyor.

Dünya’nın her yerinde aslında durum böyle.

Ancak özellikle Avrupalı tanıdıklarımız, Avrupa’da durumun önümüzdeki yıllarda daha da içinden çıkılmaz bir hale geleceğini söylüyor.

Avrupa’da oturan ahbaplarımızla ekonomi üzerine yaptığımız sohbetlerde, özellikle enflasyon konusunda ciddi sıkıntılar yaşadıklarını ifade ediyorlar.

Bende onlara takılıyorum;

Eee, tabisiz alışkın değilsiniz, günü birlik zamlara.

Bir çikolatayı 20 yıl aynı fiyattan yemeye alışkınsınız.

Biz ise antremanlıyız, enflasyona, kemer sıkmaya, kıt kanaata diyorum” ve gülüşüyoruz.

Çünkü onlarda burada yetişip büyüyüp göçmüş olsalar da, artık Türkiye’nin ekonomik ve sosyal yapısı onlara yabancı geliyor.